Eğitim-Sen Adana

Eğitim-Sen Adana

In sodales tellus ac erat malesuada ac viverra lectus tempor.

Web site URL: http://www.joomlart.com/

Sendikamız üye ve yöneticilerine yönelik sürdürülen baskı, soruşturma, ceza ve sürgünler sistemli bir saldırıya dönüşmüştür. Gezi Direnişi sürecindeki demokratik tepkilerden, polis şiddetiyle katledilen çocuklarımız için takındığımız en insani tutumlara; yurttaşlık sorumluluğu gereği yolsuzluklara karşı çıkmaktan, eşitlikçi-özgürlükçü-demokratik-adil bir yaşam talebimize ve hatta örgütlediğimiz grevlere kadar birçok eylem ve etkinliğimiz suç sayılarak hukuksuz biçimde cezalandırılmak istenmektedir.

Öyle ki aralarında genel sekreterimiz Mehmet BOZGEYİK, konfederasyonumuzun genel başkanı Lami ÖZGEN, yönetim kurulu üyesi Akman ŞİMŞEK’in de bulunduğu çok sayıda üye ve yöneticimizin gözaltına alınmaları, tutuklanmaları, tutuksuz yargılanmaları veya haklarında ceza davası açılması nedeniyle, milli eğitim müdürlüklerince ayrıca ve salt bu nedenle disiplin soruşturması başlatılmaktadır. Soruşturma sonucunda bazı illerde ‘UYARMA’ veya ‘KINAMA’ cezaları önerilirken, bazı illerde ‘AYLIKTAN KESME’ veya ‘KADEME İLERLEMESİNİN DURDURULMASI’ bazı illerde de ‘DEVLET MEMURLUĞUNDAN ÇIKARMA’ cezası önerilmektedir. Başta Ankara olmak üzere birçok ilde soruşturma sonucunda disiplin cezaları yanında üye ve yöneticilerimizin görev yerleri de değiştirilerek sürgün edilmektedir.

EĞİTİM SEN yürüttüğü sendikal hak ve özgürlükler ile demokrasi mücadelesiyle, geniş toplum kesimlerinin saygısını kazanmıştır. Bu saygıda her bir yönetici ve üyemizin büyük emeği bulunmaktadır. Üye ve yöneticilerimizin, görevleriyle ilgisi olmayan olaylar ve suçlamalar gerekçe gösterilerek haklarında disiplin soruşturması başlatılması, disiplin cezasıyla cezalandırılmaları ve sürgün edilmeleri, bizce, sendikal çalışmalarımızın engellenmesi ve yöneticilerimizin yıldırılması amacı taşımaktadır.

Öyle anlaşılıyor ki il milli eğitim müdürlükleri ve valilikler, kamu emekçilerinin örgütlerine, bu örgütlerin yürüttüğü sendikal çalışmalara ve demokrasi mücadelesine tahammül edememektedir. Yaşananları başkaca bir biçimde açıklamaya olanak yoktur.

Üye ve yöneticilerimizin, görevleriyle ilgisi olmayan olaylar ve suçlamalar gerekçe gösterilerek haklarında disiplin soruşturması başlatılması, disiplin cezasıyla cezalandırılmaları ve sürgün edilmeleri ile uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan örgütlenme ve ifade özgürlüğü de ihlal edilmektedir. EĞİTİM SEN, bu uygulamaların sürdürülmesi durumunda, başta ILO olmak üzere uluslararası kuruluşlar nezdinde girişimlerde bulunacaktır.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında, üye ve yöneticilerimizin, görevleriyle ilgisi olmayan olaylar ve suçlamalar gerekçe gösterilerek haklarında disiplin soruşturması başlatılması, disiplin cezasıyla cezalandırılmaları ve sürgün edilmeleri uygulamalarından vazgeçilmesini, sendikal çalışmalarımızın farklı yöntem ve uygulamalarla engellenmemesini diliyoruz. 09.05.2014

 

 

Ahmet KARAGÖZ

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

Karşıyaka Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Matematik Öğretmeni Lokman AY 6 Mayıs 2014 Salı günü, Saat:13.00 civarında okul içerisinde öğrenci ve yakınlarının saldırısına maruz kalmış ve yaralanmıştır.

Okullarda öğretmenlere yönelik şiddet bu olayda da görüldüğü gibi okul içerisine kadar girmiştir.

 Hemen hemen her gün basına düşen bu ve buna benzer haberlerde görünen somut gerçek eğitimin içinde bulunduğu durumu daha somut gözler önüne sermektedir.

Öğretmenimiz Lokman AY bu saldırı ile ciddi bir şekilde sarsılmış, ağır travma geçirmiştir. Eğitim ortamında öğretmen öğrenci ilişkisinin geldiği durum bu anlamda dehşet vericidir.

Yaşamın her aşamasında bir hastalığa dönüşen şiddetin özellikle son zamanlarda eğitim alanın da da artan bir şekilde kendini göstermesi okulları güvenli mekanlar olmaktan alıkoymaktadır.

Değerli basın, değerli eğitimci arkadaşlar;

Hiçbir savunması olmayan eğitim çalışanlarına yönelik saldırılar toplumu endişelendirmekte aynı zaman da eğitimcilerde de adaptasyon sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bunun temelinde eğitimde şiddetin önlenmesine yönelik politikaların eksikliği, eğitime ve eğitimciye bakış en temel sebeplerdir. Özellikle de geçmişte öğretmenlere yönelik yapılan olumsuz söylemler öğretmeni itibarsızlaştırmış ve hedef tahtasına koymuştur. Son zamanlarda pek çok ilde ve son günlerde de ilimizde öğretmene yönelik şiddet haberleri okumaktayız. Hiçbir emniyeti olmayan eğitim çalışanının güvende olmadığı bir yerde öğrenci de güvende değildir. Bu şiddet kaygısı öğretmene yansımakta dolayısıyla bu kaygı öğrenci başarısını toplumu ve gelecek nesilleri olumsuz bir şekilde etkilemektedir.

Öğretmenlerin itibarsızlaştırılması, rencide edilmesi ve şiddete maruz bırakılması yerine, mesleğinin karşılığı olan saygının gösterilmesi, öğretmenlere yönelik şiddette öğretmene sahip çıkılmasını talep ediyor, yetkilileri öğretmen ile ilgili söylemlerinde sorumlu olmaya davet ediyoruz.

Değerli basın,

Sonuç olarak; Milli Eğitim Bakanlığının eğitim çalışanı ile öğrenci ve veliyi karşı karşıya getiren uygulamalarını bir an önce gözden geçirmesi gerekmektedir, aksi takdirde şiddetin önüne geçilemeyecektir.

Karşıyaka Teknik ve Endüstri Meslek Lisesinde görev yapan okul öğretmenlerinin okul içerisinde meydana gelen bu şiddeti protesto etmek için bugün okulda derslere girmeyerek gerçekleştirdikleri tepkiyi haklı buluyor yanlarında olduğumuzu deklare ediyoruz.

Şiddete uğrayan öğretmenimiz Lokman AY arkadaşa da eğitim sendikaları olarak geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor her türlü koşulda yanında olacağımızı buradan bir kez daha ilan ediyoruz. Saygılarımızla. 7.05.2014

 

EĞİTİM SEN - TÜRK EĞİTİM SEN - EĞİTİM BİR SEN - EĞİTİM İŞ

 

Kurumlar Adına

Zeynel KETE

Eğitim Sen Adana Şube Sekreteri

Adana'da 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, sivil toplum örgütleri ve bazı siyasi partilerinin katılımıyla kutlandı.

Mimar Sinan Açık Hava Tiyatrosu önüne başlayan yürüyüş polisin geniş güvenlik önlemleri altında Uğur Mumcu Meydanı'na kadar devam etti. Yürüyüşe katılan sivil toplum örgütü ve siyasi parti üyesi on binlerce kişi, zaman zaman davul zurna eşliğinde halay çekti.

Davul zurna eşliğinde halay çekerek İstasyon meydanına kadar yürüyen işçiler burada bir süre alana gelenleri bekledi.

Kamu Emekçileri adına konuşan Tekin Müjde, hükümetin yolsuzluk ve rüşvet olaylarına tepki gösterip gelir dağılımı ve vergi oranlarındaki adaletsizliğin her geçen gün arttığını söyledi. İşçiler adına konuşan Nazire Erdinç ise asgari ücret için insan onuruna yakışır bir rakam belirlenmesi gerektiğine dikkat çekti. Erdinç, yıllardır geçici işçi statüsünde olanların da sürekli işçi kadrosuna alınması gerektiğine dikkat çekti.

“Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam” diyen Emekçiler,

Konuşmaların ardından işçiler halay çekerek eğlendi.

1 MAYIS KONUŞMA METNİ

 

“Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam” diyen Emekçiler,

Yasaklara, Baskılara, Saldırılara Göğüs Gerenler,

Eve Hapsedilmeye Karşı Sokağa Çıkan Kadınlar,

Ali İsmail’in, Ethem’in, Ahmet’in, Abdocan’ın, Mehmet’in, Medeni’nin, Hasan Ferit’in, Berkin’in Arkadaşları Sevgili Gençler,

Değerli Basın Emekçileri,

 

Bu yıl işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı 124.kez kutluyoruz.

Bugün 1 Mayıs 2014’te kol kola, omuz omuza sözümüzü ve türkülerimizi söylüyor, 1 Mayıs 1977, 1989 ve 1996’da yitirdiğimiz emekçileri anıyoruz.

Tüm mağdurlarla, yoksullarla, dışlananlarla, işsizlerle, işçilerle, kamu emekçileriyle, mimar ve mühendislerle, aydınlarla, sanatçılarla, kadınlarla, gençlerle, emeklilerle, basın emekçileriyle omuz omuzayız. Ve bu bilinçle taleplerimizle, rengarenk bayraklarımızla, türkülerimizle, halaylarımızla tek yüreğiz.

 

Bizler insanca yaşamak, onurlu yaşamak istiyoruz. Bu yüzden taşeron çalıştırmayla, özel istihdam bürolarıyla, esnek çalıştırmayla, sözleşmeli personel uygulamalarıyla köle olmaya direniyoruz.

Bu yüzden kıdem tazminatımıza, örgütlenme hakkımıza sahip çıkıyoruz.

Bu yüzden grev ve gerçek toplu sözleşme ile örgütlenme ve siyaset yapma hakkımızın engellenmesine karşı çıkıyoruz.

 

Bizler insanca ve onurlu yaşamak istiyoruz. Bu yüzden ölümüne çalıştırılmaya, simit hesabıyla yapılan artışlara, pazarda alınıp satılan bir meta muamelesi görmeye hayır diyoruz.

 

Kamu emekçileri olarak sefalet ücretlerinden bıktık usandık. Yandaş konfederasyonla hükümetin kirli pazarlıkları, satış sözleşmeleri ile açlığa mahkum olmayı istemiyoruz.En insani ve en temel haklarımızı savunduğumuzda “terörist” damgası yemek, tutuklanmak istemiyoruz.Çünkü bizler, bu ülkenin onurlu insanları olarak insanca yaşamak istiyoruz.

 

Değerli Emekçiler, Yoldaşlar,

Biz “namus” kisvesiyle öldürülmek, sermayeye ucuz işgücü olmak, Roboski’de devletin bombasıyla, Okmeydanı’nda devletin gaz fişeğiyle vurulup öldürülmek istemiyoruz. Acımızla alay edilmesini, seçim mitinglerinde hedef gösterilmeyi kabul etmiyoruz. Biz inşaat çılgınlığıyla güneşimizin, parklarımızın, ağaçlarımızın çalınmasına isyan ediyoruz. Kar ve rant için derelerimizin kurutulmasına, toprağımızın zehirlenmesine, plaza dikilecek diye mahallemizden sürülmeye artık yeter diyoruz.

Kürt Sorunu’nun savaşla çözülmeyeceğini yıllarca büyük bedeller ödeyerek görenler olarak kardeşlerimizle, komşularımızla savaşa hayır diyoruz!

Değerli Emekçiler,

Biz, bu ülkenin bütün ötekileriyiz. Dinimiz, mezhebimiz, dilimiz, kültürümüz, cinsiyetimiz nedeniyle ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmek, yok sayılmak istemiyoruz.

 

Bizler bu ülkenin sanatçılarıyız, bilim insanlarıyız, gazetecileriyiz, aydınlarıyız. Özgürce düşünmek, araştırmak, kendimizi ifade etmek istiyoruz.

 

Ve biz Ali İsmail’iz, Ethem’iz, Ahmet’iz, Abdocan’ız, Mehmet’iz, Medeni’yiz, Hasan Ferit’iz, Berkin’iz… Biz başka bir dünya isteyenleriz! Ve o dünyayı ancak ve ancak kendi ellerimizle kuracağımızı biliriz.

 

 

 

Değerli Emekçiler,

AKP faşizan uygulamaları sadece Taksim yasağı ile değil her alanda doludizgin devam ediyor.Yerel seçimi İstiklal Savaşı’na benzeten hükümet seçim sonrası saldırılarını artırdı.Bu saldırıların sonuncusu Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde yaşandı.14 kamu emekçisinin işine son verildi, yüzlercesi sürgün edildi. Ülkemiz insanlarının geleceği Başbakan’ın, Ankara Büyükşehir çalışanlarının iş güvencesi ise Melih Gökçek’in iki dudağı arasına sıkıştırılmak isteniyor. Kamu kurumları şirket gibi yönetiliyor, kamu hizmetleri kar-zarar hesabı üzerinden piyasaya peşkeş çekiliyor.

15 arkadaşımız hala cezaevlerinde, serbest bırakılan arkadaşlarımız ise onlarca yıllı ceza tehdidi altındalar. Yaptığımız her eylem ve etkinlik hakkında soruşturmalar açılıyor. İşyerlerinde sendikal çalışmalarımız engelleniyor, üyelerimiz fişleniyor. Hak arama mücadelesi “şımarıklık” olarak değerlendiriliyor.

 

Peş peşe çıkarılan torba yasalarla kazanılmış haklarımız birer birer elimizden alınıyor, esnek, kuralsız, taşeron ve angarya çalışma yaygınlaştırılıyor.

Sendikal haklarını kullandıkları için emekçiler her gün polis-işveren işbirliğiyle saldırıya uğruyor, işten atılıyor, sürgün ediliyor, soruşturmalara maruz kalıyor.

Madenler ve elektrik santralleri başta olmak üzere geriye kalan birkaç kurum bile özelleştirilerek sermayeye peşkeş çekiliyor.

Gelir dağılımı oranlarındaki ve vergi adaletsizliğindeki uçurum her gün biraz daha büyüyor.

Ancak bir savaşta yaşanabilecek sayıda insanımızı her gün yaşanan kaza süsü verilmiş iş cinayetlerinde yitiriyoruz.

GREİF Direnişine Yapılan Polis Saldırısını Kınıyoruz!

Toplu iş sözleşmesi sürecinde taleplerinin karşılanmasını isteyen Greif işçilerinin direnişi 77 gündür devam ediyor. Taşeron ve sömürü düzenine karşı direnen, emeklerinin karşılığı için mücadele eden Greif işçileri sadece haklarını gasp eden patrona karşı değil, gazıyla copuyla ve tüm tehditleriyle polis şiddetine karşı da direnişini sürdürmektedirler.

 

1 Mayıs Tertip Komitesi olarak, Greif işçilerinin haklı ve meşru mücadelesinin yanında olduğumuzu bir kez daha belirtiyor, emeğinin hakkı için direnenlere dönük saldırıları kınıyoruz. İşçilerin talepleri karşılanmalı, haklar iade edilmelidir.

 

Sevgili arkadaşlar, emekçi kardeşlerim;

Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ve talan artık AKP’nin kıblesi ve siyaset felsefesi olmuş durumda.

Ama artık bu böyle gitmez, gitmeyecek. Gün geldi, devran dönüyor! AKP 8 Mart’tan Newroz’a, Gezi’den 1 Mayıs’a işyerlerinde, alanlarda, sokaklarda direnen, mücadele eden emekçilere er ya da geç hesap vermekten kurtulamayacak. AKP tomalarla, gazla, copla, plastik mermiyle bizleri engelleyeceğini sanıyorsa yanıldığını görecek.

Çünkü bizler, sokaklarda, meydanlarda, işyerlerinde, okullarda, yoksul mahallelerde ayağa kalkıp yüzlerini güneşe dönenleriz.

 

Çünkü bizler artık istediğimiz ülkenin, umut ettiğimiz yaşamın hayal olmadığını biliyoruz.Ve biliyoruz ki gelecek direnen, mücadele eden emekçilerindir.

 

YAŞASIN 1 MAYIS!

BİJİ YEK GULAN!

 

TÜRK İŞ – DİSK – KESK- TMMOB – ADANA TABİP ODASI

 

Kamu Emekçileri Adına

Tekin MÜJDE

 

BASINA VE KAMUOYUNA

Bu gün tam 16 yıldır, Mısır çarşısı komplosuyla hayatı çalınmak istenen sosyolog-yazar Pınar Selek’ le dayanışmak için buradayız.

90’  ların o tekinsiz iç savaş döneminde neden ir türlü barışılmadığı sorusuyla çıktığı yolda gözaltına alınan, Kürt hareketine ilişkin bilimsel araştırması yok edilip ağır işkencelerle maruz bırakılan Pınar Selek, üç kez beraat ettiği bir davadan müebbet hapse ve mahkum edildi. Böylelikle matematik denklemlerinin, akıl ve izanın,insaf ve vicdanın ve en başta da hukuk devletinin sonuna geldik dayandık.

Tam 16 yıldır işkence adı altında alınan ve mahkemede reddedilen ifadeler , sahte evraklar ve her türlü hukuk dışı müdahale ile taçlanan bu hukuk cinayetinde son perde bir mahkemenin kendi nihai beraat hükmünü bozmasıyla yaşandı.

 

İstanbul 12.Ağır Ceza Mahkemesi  9 Şubat 2011’ de vermiş olduğu nihai beraat kararını yasaları  çiğnemek pahasına yok saydı.24 Ocak 2013 tarihli duruşmada ise mahkeme başkanının muhalefet  şerhine rağmen, İstanbul 12.Ağır Ceza Mahkemesi oy çokluğuyla Pınar Selek hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi ve yakalama kararı çıkardı. Böylelikle sayısız  bilirkişi raporu ile tüp gaz kaçağından belgelenmiş patlamayla ilgili ceza alan tek sanık, kendisinde patlamayla ilgili tek soru dahi sorulmayan Pınar Selek oldu.

Pınar Selek hakkında kırmızı bülten çıkarılması ve Fransa‘dan iadesi talebinin basına servis şekli de kişilik katli operasyonuna delaletti. İnterpol söz konusu talebi reddederek talep dosyasının imha edilmesine karar verince bir oyun daha ifşa edilmiş oldu.

 

 

Bütün bu süreçte kitaplarını yazan, dünyanın her yerinde etkinliklere katılan ve Strassbourg Üniversitesi‘nde olağanüstü mansiyonla doktorasını veren Pınar Selek kendi varlığını ve gülüşünü en büyük mücadeleye dönüştürdü. Şimdi bizler için de bir kez daha bu mücadelenin çevresinde kenetlenme zamanı. 30 Nisan’ da Yargıtay 9. Ceza Dairesinde temyiz duruşması görülecek. İç hukuk açısından son nokta anlamına bu duruşma öncesinde yurtiçi ve yurtdışında hem isyanımızı hem mücadelemizi bir kez daha pekiştiriyoruz.”

Yargı makamlarının görevi, bugün tam akside yaşansa elbette siyasi değil hukiki kararlar vermek. Zira hukukun hiçe sayıldığı bir ülkede hiçbirimiz güvende ve özgür değildir.

 

Talebimiz çok açık: Pınar Selek’ in beraatini geri istiyoruz.Arkadaşımız Pınar’ı da gülmek, dan etmek, isyan etmek, yaşamak, çalışmak ve aşık olmak üzere burada yanı başımızda istiyoruz. Hepsi bu kadar.!

 

PINAR SELEK’E ÖZGÜRLÜK!

PINAR SELEK’İN YANINDAYIZ!

SOSYAL BİLİMLER YARGILANAMAZ!

ADANA KADIN PLATFORMU

Çocukların Yaşadığı Sorunlara Kalıcı Çözümler Üretilmediği Sürece 23 Nisan’ı Gerçek Anlamda Bir "Çocuk Bayramı" Olarak Kutlamak Mümkün Değildir!

Bu yıl, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı`nın 94. yılı kutlanıyor. Türkiye, her fırsatta dünyanın tek çocuk bayramını kutlamakla övünürken, çocukların yaşadığı ağır sorunlar, okulda, sokakta, hatta çalışırken karşı karşıya kaldığı tehlikeler gün geçtikçe artıyor.

Siyasi iktidarın çocuklarımıza, sosyal devletin tümüyle ortadan kalktığı, eğitimin, sağlığın özelleştirildiği, toplumun büyük çoğunluğunun açlık sınırının altında yaşadığı, yoksulluk ve geleceksizlik kıskacına alınmış bir gelecek vaat ettiği bir ortamda 23 Nisan`ı gerçek anlamda bir "Çocuk Bayramı" olarak kutlamak ne kadar anlamlıdır?

Bugünün Türkiye`sinde eğitimin giderek daha fazla paralı hale getirilmesi, çocuk işçiliğinin ve okul çağındaki çocukların güvencesiz koşullarda çalışmak zorunda bırakılması, çocuk gelin sorunun derinleşmesi gibi pek çok sorun 23 Nisan`ın gerçek anlamıyla çocukların bayramı olarak kutlanmasını zorlaştırmaktadır.

Siyasi iktidarlar çocuklarımıza daha iyi bir gelecek hazırlamak için gerekli düzenlemeleri yapmak yerine, uyguladıkları yoksulluk politikaları nedeniyle her yıl binlerce çocuğu eğitimden kopararak çalışmak zorunda bırakıyor. Türkiye`de çocuk işgücü sürekli artarken, eğitim çağındaki çocuklarımız okumak yerine tarlada, sanayi sitelerinde son derece sağlıksız ve ilkel koşullarda çalışmaya zorlanıyor.

1988 yılından bu yana güvenlik güçlerinin saldırısı, mayın ve sahipsiz bırakılan patlayıcı maddelerin patlaması sonucu 576 çocuk hayatını kaybetti. Son olarak Gezi Direnişi sırasında hedef gösterilerek atılan gaz fişeği başına isabet eden ve 269 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitiren 15 yaşındaki Berkin Elvan`ı, geçmiş yıllarda devlet şiddetine kurban giden Uğur Kaymaz`ın, Ceylan Önkol`un, Enes Ata`nın ve diğer çocukların yanına uğurladık.

2013 yılı içinde okul çağında olmasına rağmen çalışmak zorunda bırakılan 55 çocuk işçi iş cinayetlerine kurban gitti. Türkiye`de yüzde 25`i açlık sınırında yaşayan çocuklar, kimi zaman ucuz işçiliğe kimi zaman çocuk gelin olmaya zorlanırken kimi zaman da cinsel istismara uğruyor. Bugün Türkiye`de cezaevlerinde halen 1879 çocuk tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Bütün bu rakamlar, Türkiye`de yaşayan çocukların her an tehdit altında olduğunu, devletin onları koruyan ve geleceklerini güvence altına almak yerine, çocukların can güvenliğine bizzat kast eden uygulamalarda ısrar ettiğini gösteriyor.

Tüm çocukların, aileleri ile birlikte eğitim ve sağlık hakkından parasız ve eşit koşullarda yararlandığı, çocukların çocukluğunu çocukken yaşadığı; barış, kardeşlik ve dayanışma duygularıyla güvenli bir ortamda yetişip, gelecek kaygısı duymayacağı bir ortam yaratıldığında 23 Nisan gerçek anlamına uygun olarak kutlanabilecektir.

Eğitim Sen olarak, yaşanan tüm acılara, sorunlara ve olumsuzluklara rağmen, çocuklarımızın ve öğrencilerimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyoruz…

Değerli basın emekçileri,

Bugün ellerimizde yoksulluğun, sömürünün belgesi olan bordrolarımızla alanlardayız. Ellerimizdeki bu bordrolar yıllardır biriken, her geçen gün ağırlaşan ekonomik ve sosyal sorunlarımızın belgesidir. Duyulmayan sesimiz, yok sayılan taleplerimizdir.

Bugün bordrolarımızı yoksulluğa, sömürüye meydan okuduğumuzu göstermek, insanca yaşam hakkımız için kazanana dek mücadelemizi büyütmeye kararlı olduğumuzu göstermek için yakıyoruz. Kamu emekçileri, iradesi yok sayılarak iktidarın beklentilerine uygun biçimde yandaş konfederasyon tarafından imzalanan Satış Sözleşmesinin ürünü olan bu bordroları reddetmektedir. AKP ve yandaş sendikası, kamu emekçilerini sadaka ile kandıramayacağını artık anlamalıdır.

Değerli basın emekçileri,

Bilindiği gibi kamu çalışanlarının sendika kanununda yapılan değişikliklerle 2,5 milyon kamu emekçisinin ve 1,9 milyon emeklinin iradesi yandaş konfederasyon yönetimine altın tepsiyle sunulmuştur. Aileleriyle birlikte yaklaşık 15 milyon insanı doğrudan ilgilendiren böylesine önemli bir sürecin kamu emekçilerinin ekonomik, sosyal ve demokratik haklarına yönelik beklentilerine uygun biçimde çoğulcu ve katılımcı biçimde işletilmesi bir yana adeta yandaş konfederasyon başkanıyla kapalı kapılar ardında yangından mal kaçırırcasına sürdürüldüğünün en somut kanıtı 2013 toplu sözleşme görüşmeleri olmuştur. Yasal olarak bir aylık süre olmasına rağmen görüşmelerin yedinci gününde masanın tarafları olan konfederasyonlara bile haber verilmeden Satış Sözleşmesi imzalanmıştır. Kamu emekçilerinin sosyal, demokratik ve özlük haklarına ilişkin hiçbir hususun görüşülmesi sağlanmadan ekonomik açıdan ortaya tam bir sefalet belgesi çıkmıştır. Bu durum mevcut yasanın grev ve gerçek bir toplu sözleşme düzeninden ne kadar uzak olduğunu göstermiş, kamu emekçilerine hak vermek yerine haklarını budamanın aracı olduğunu yıllardır ifade ettiğimiz gibi bir kez daha açığa çıkarmıştır.

AKP iktidarının emekçileri içine sürüklediği mevcut kara tablo, emekçilerin nasıl kandırılmaya çalışıldığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Yıllık resmi enflasyon Mart ayı itibariyle yüzde 7,70'e ulaşmış, halkın gerçek enflasyonu ise yüzde 20’yi aşmış durumdadır. 2014 yılında enflasyonun çift haneli rakamlara ulaşmasına kesin gözüyle bakılırken, maaşlara yapılan 123 TL'lik artış daha üç aylık enflasyon rakamlarıyla birlikte buharlaşmıştır. Kamu emekçilerinin uzun yıllardır yaşadığı yoksullaşma süreci 2014 yılında artarak devam etmektedir.

 Değerli basın emekçileri,

Ülkemiz kritik bir sürecin içinden geçmektedir. 12 yıldır ülkeyi yöneten AKP, bir çok şaibe içeren yerel seçimlerin sonucunu galibiyet olarak yandaş medya aracılığıyla kamuoyuna servis etmekte, ülkeyi içine sürükledikleri karanlığı büyütmede kararlı olduklarını ifade etmektedir. Özgürlüğü, demokrasiyi, barışı ve eşitliği inşa ettikleri karanlığın içine hapsederek ülkenin geleceğini belirlemeye kalkışmaktadır.

Siyasi iktidar temsilcilerinin babalı oğullu, cümbür cemaat boğazlarına kadar yolsuzluğun içine battığı, talanın ve yağmanın bir virüs gibi hem iktidarı hem de mevcut sistemi içten içe çürüttüğü bu dönemde halkın, emekçilerin giderek yoksullaşması, zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul hale gelmiş olması bu sürecin doğal sonucudur. Boğazına kadar pisliğe batmış bir iktidarın, onun yağma ve talana dayanan ekonomi politikalarının “daima millet, daima hizmet” yalanı ve din sömürüsüyle daha fazla sürdürülebilmesi mümkün değildir. Gövde gösterileri eşliğinde  balkonlardan  ilan ettikleri  sözde zaferleri aslında mağlubiyet yolunda sona biraz daha yakınlaştıklarının göstergesidir.

11 yıllık neoliberal, dini-muhafazkar, baskıcı ve otoriter düzene karşı oluşan tüm öfke ve itirazların dalga dalga tüm yurda yayıldığı Haziran direnişinde toplumun geniş kesimleri değişim iradesini ortaya koymuştur. AKP, halkın başlattığı değişim rüzgarına karşı ayakta durabilecek yönetim kabiliyetini çoktan yitirmiştir. Bunun en büyük göstergelerinden biri de 30 Mart yerel seçimlerinde AKP'nin sandıkta çevirdiği karanlık işler ve demokrasiye düşürdüğü kara gölgedir. Bugün insanların özgür iradelerini ve demokrasinin en asgari gereği olan oy kullanma, seçme ve seçilme hakkına bile müdahalede bulunanların yandaş sendikalarla birlikte emeğimizi çalmalarına bir kez daha demokratik haklarımızı kullanarak bugün burada bodrolarımızı yakarak karşı çıkıyor, bize toplu sözleşme diye yutturmaya çalıştıkları satış sözleşmesini kabul etmediğimizi ilan ediyoruz.

Değerli basın emekçileri,

11 yıldır yoksulluğa itilen emekçilerin tüm birikimlerinin bu düzende nasıl çalındığı ve kimlerin kutularından çıktığı ortadadır. Bizler kamu emekçileri olarak, işçilerden, köylülerden, emeklilerden, halktan kaçırılarak ayakkabı kutularında saklanan her kuruşun hesabını sormakta kararlıyız.

Kamu emekçilerinin gasp edilen gerçek bir toplu sözleşme hakkını kullanmaları için,

Herkese güvenceli iş, onurlu bir yaşam, insanca bir ücret için,

Kaynakların sermayeye değil, işsizlik ve yoksullukla mücadeleye ayrılması için,

Demokratik bir çalışma yaşamı için,

Başta 2014 yılı enflasyon kayıplarımız olmak üzere büyümeden dolayı kayba uğrayan tüm ekonomik ve sosyal  haklarımızın en kısa zamanda telafi edilmesi için,

AKP’nin zulüm, sömürü ve talan düzenine karşı eşitlik, özgürlük, barış, adalet ve insanca bir yaşam taleplerimizle işyerlerinde, sokaklarda, hayatın her alanında tüm baskılara ve zorbalıklara rağmen inadına sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Tüm kamu emekçilerini bu mücadelede yer almaya ve geleceklerine sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Tekin Müjde

SES Adana Şube Başkanı

KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü

 

İlçemizde Ceyhan Kaymakamı Gürbüz Karakuş tarafından engellenen Gezi Parkı tiyatro oyunu Dostluk parkında oynandı.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Ceyhan Temsilciliği, Haldun Açıksözlü'nün yazdığı ve oynadığı Gezi olaylarına vurgu yapan 'Çarşı Pazar Geziyorum' oyununun Ceyhan Kaymakamı Gürbüz Karakuş tarafından okulda oynanmasını engellenmesi üzerine Tiyatro Azerbaycan Dostluk Parkında sahnelendi.

 

Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz: “Ceyhan Kaymakamı tarafından ‘gezi’ temalı bir oyunun bir okul salonunda oynatılmasının engellenmesini gayet doğal karşılıyorum. Çünkü bizim çocuklarımızın bedenler toprak altında çürürken, onların çocukları milyon dolarları sıfırlamakla uğraşıyor. Dolayısıyla Gezi temalı bir oyunun bu tiyniyet tarafından engellenmesine şaşmamak lazım. Değerli Dostlar sanata kelepçenin vurulduğu bir süreci yaşıyoruz. Sanatçının yaşam hakkının engellendiğini düşünüyoruz. Sanatseverlere zulüm edildiği bir dönemi hep birlikte yaşıyoruz. İnadına Sanat diyeceğiz çünkü sanat hayatın estetiğidir. Okullarımızda da güzel sanatlar dersinin kaldırılması aslında hükümetin sanata ne kadar düşman olduğunu gösteriyor. İnadına Eğitim-Sen sanatın ve sanatçının yanında yer alacaktır” dedi.

Tiyatro oyununda Gezi sürecinin yanı sıra Darbeler, 28 Aralık ve Operasyonlar konuları ele alınırken, ayrıca Türkiye gündeminde yer alan dizi filmler ile sosyal paylaşım sitelerinde izlenme rekoru kıran paylaşımlardan da kesitler sunuldu.

Okulda oynatılmasının engellenmesi üzerinde her platformda tepkisini dile getiren ve Oyunu düzenleyen Eğitim-Sen Temsilcisi Begüm Avşar arkadaşları ve çocuklar ile yere oturarak tiyatroyu izledi.

Komedi ve dram tarzında hazırlanan 2 perdelik oyun izleyenler tarafından sıkça alkış alırken, ortamın karanlık olması ve ses sisteminin yetersiz olması zaman zaman aksaklıklara yol açsa da zor şartlarda olmasına rağmen oyun, katılımcılar tarafından ilgiyle izlendi.

 

Değerli Basın ve Kamuoyuna;

Yolsuzluklarınızı, hırsızlıklarınızı, yasaklarınızı aklamayacağız, baskı soruşturma, sürgün ve cezalarınıza teslim olmayacağız, mücadeleye devam edeceğiz.

 

Gezi parkı eylemleri esnasında evine ekmek almak üzere çıkan ve polisin hedef gözeterek attığı gaz fişeğiyle başından vurulan Berkin ELVAN 269. günün sonunda 11 Mart 2014 tarihinde yaşam mücadelesine yenik düşmüştü.

Henüz 15 yaşına yeni giren ve öğrenci olan Berkin ELVAN’ın ölüm nedenini 12 Mart 2014 tarihinde okul bahçesinde 7 kız öğrencinin sesiz oturma eylemiyle protesto etmesi sonucu; öğrencilere okul idaresinin gösterdiği sert tepki üzerine; Okulun Coğrafya Öğretmeni Faruk AĞAÇE; “Mısırlı, Suriyeli çocuklara ağlarsınız ama Berkin ELVAN’a ağlamazsınız.” demesi üzerine okul idaresi tutanak tutarak durumu İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bildirmiştir.

Berkin ELVAN’ın umuduna, ekmeğine ve öğrencilerine sahip çıkan Faruk Öğretmenin ifadesine başvurulmaksızın 5442 sayılı İl İdaresi Kanununa dayanarak anti-demokratik bir şekilde Adana Milli Eğitim Müdürü Mehmet Ali Selamet’in isteği ve Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’un oluruyla Aladağ’daki Pınar Madencilik Anadolu Lisesi’ne sürgün edilmiştir.

Öğretmenimizin Aladağ İlçesine sürgün edilmesi kabul edilemez bir durumdur. Bu sürgün durduruluncaya kadar bu davanın takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz.

AKP hükümeti, Gezi Parkı eylemleriyle simgeleşen toplumsal muhalefetin intikamını eğitim emekçilerinden, öğrencilerden almaya devam ediyor. Her yerde başlatılan cadı avı kapsamında; okullarımızda, üniversitelerimizde eğitim emekçilerine, öğrencilere dönük baskı, soruşturma ve cezalara her geçen gün bir yenisi ekleniyor.

Demokrasi, eşitlik ve insan onuruna yakışır yaşam mücadelesi veren herkesi susturmaya çalışan iktidar mekanizmasına teslim olmayacağımızı duyuruyoruz. Faruk öğretmen ile birlikte onlarca eğitim emekçisinin yaşamlarının soruşturma, sürgün ve cezalarla baskı altına alınmasına karşı susmuyor, mücadele etmeye devam ediyoruz.

Emek örgütleri olarak yıllardır sürdürmekte olduğumuz insan onurunu inciten, zedeleyen tüm anti-demokratik uygulamalara yani baskı, mobbing, soruşturma, cezalandırma, sürgün ve işten çıkarma gibi durumları kınıyoruz. Yeni bir dünya özlemi ile herkesi mücadelemize destek vermeye çağırıyoruz.03-04-2014

Baskılarınız bizi yıldıramaz!

 

 

Eğitim Sen Adana Şube – Eğitim İş Adana Şube

 

 

Kurumlar Adına

Ahmet KARAGÖZ

 

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı