egitimsen

egitimsen

Sorunlar Çözülmedi. Eğitimde 2. yarıyıl kaos ve belirsizliklerle başlıyor.

2020-2021 eğitim-öğretim yılı 2. yarıyılı 15 Şubat (bugün) başladı. Pandeminin üzerinden tam bir yıl geçmesine karşın MEB salgın koşullarını doğru yürütecek uygun strateji yöntem ve plan üretmekte sınıfta kalmıştır. 2. dönem de şu tedbirler alınmazsa eğitimde yaşanan sorunlar artarak devam edeceği için bu uyarıyı yapıyoruz.

- Bir an önce yüz yüze eğitme geçmek için gerekli adımlar atılmalıdır. Okullara gerekli ödenek, yardımcı personel ihtiyacı, temizlik koşullarının sağlanması ve gerekli öğretmen atamalarının yapılması için acele edilmelidir.

- Öğretmenler aşılanmada ön sıralara alınmalı, biran önce aşı olmalıdırlar. “öğretmenler aşı olmadan köy okullarının ve ana sınıfı okullarının yüz yüze tam gün açılması öğretmenlerin sağlığını tehlikeye atmak demektir. Öğretmenler aşılanmadan hiçbir okul kademesi eğitime açılmalıdır. Öğretmenlerin tamamı aşılandıktan sonra okullar yüz yüze eğitime açılmalıdır."

-Yoksul emekçi halk çocuklarının internete erişim ve tablet sorunları çözülmelidir. Adana'da son dağıtılan tabletlere rağmen 30 bin civarında öğrencimizin tableti ve bilgisayarı yoktur. MEB'in son yayımladığı EBA kullanmaya yönelik istatistiği veriler eğitimdeki eşitsizliğin itirafıdır. Bu verilere baktığımızda doğu illerimizin EBA’ya ulaşım oranları çok düşüktür.  Aynı durumu biz Adana özelinde de tespit ettik. Yoksul emekçi mahallelerinde çocukların EBA ve benzeri uzaktan eğitime ulaşamadıklarını tespit ettik. Pandemi, eğitimde var olan eşitsizliğin emekçi halk çocukları aleyhine ne kadar derinleştiğini bize göstermiştir. Eşitsizliğin derinleşmesi durdurulmalı buna izin verilmemelidir.  Eğitimde kamusal tam bir eşitlik sağlanmalıdır.

-Okullarda yapılacak sınavlar yüz yüze yapılmamalıdır. Olağanüstü dönemlerde olağan yöntemler uygulamak doğru değildir. Bu dönem açısından ölçme değerlendirme için farklı yöntemler kullanılmak zorundadır.

-Seçmeli ders adı altında eğitimin dinselleştirilmesi kabul edilemez. Eğitimin demokratik, laik, bilimsel içeriğe kavuşması sağlanmalıdır.

-Geçmiş dönemde yapılmaya başlanan angarya görevler iptal edilmelidir. Bu dönemde eğitim emekçilerine angarya görevler verilemez. Pandemi sürecinde öğretmenlerin ve idarecilerin sağlığını tehlikeye atacak, korona virüsle mücadele faaliyetlerine keyfi olarak görevlendirilemezler. Öğretmenlere görev tanımları dışında başka bir görev verilemez.     

-Üniversitelerimiz pandemi döneminde okullarımızın yaşadığı sorunları yaşamak zorunda kalmıştır. Tepeden inme kayyum rektör atamalarıyla karşı karşıya gelinmiştir. Üniversitelerimizin demokratik, özerk ve bilimsellikten uzak olması kabul edilemez. Üniversitelerde dersler akademik yöntemler sürdürülmeli, yapılacak sınavlar öğretim üyeleri ve öğrencilerin ortak iradesini yansıtacak şekilde demokratik bir zeminde belirlenmelidir. Üniversitelerde yaşanan sorunların baş aktörü YÖK kaldırılmalıdır.

-Kadın eğitim emekçisi arkadaşlarımız bu sorunların yanı sıra farklı birçok sorunla karşı karşıya kalmışlardır. Ev işleri, çocuk bakımı gibi ihtiyaçlar göz önünde bulundurulmadan ders programları hazırlanmaya devam etmektedir.         

-Uzaktan eğitime erişim engelleri ortadan kaldırılmalıdır. Müfredat ve konularda seyreltilme yapılmalıdır. Öğretmenlere gerekli teknik desteğin verilmesi, ders işlenirken gerekli materyallerin sağlanması gerekmektedir.15.02.2021

Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu adına

Hüseyin KAYA

Şube Başkanı

 
05 Şubat 2021 tarihli resmi gazetede MEB eğitim kurumlarına yönetici seçme ve görevlendirme yönetmeliğini yayımladı. MEB'in yayınladığı bu yönetmelik daha önce sendikalara gönderilen taslaktan farklıdır. Biz Eğitim Sen olarak okullarımıza atanan idarecilerin liyakat ilkesi temel alınarak atanmasını savunuyoruz. İdareci atamaları demokratik, katılımcı, objektif ve şeffaf bir atama sürecinden sonra yapılmalıdır.
 
MEB'in yayımladığı yönetmelikte iki konu oldukça dikkat çekicidir. Birincisi "eğitim sertifikası programı" okul idareciliği profesyonel bir meslek değildir. Okullar şirket değil, okul idarecileri de şirket yöneticisi değildir. Eğitimin içinde bulunan her öğretmen arkadaşımız okul idarecisi olabilir.
 
Okullar bir eğitim merkezidir. Bu nedenle eğitimciler tarafından yönetilmeyi zorunlu kılar. Bu nedenle eğitim sertifikası programı doğru değil, kabul edilemez.
Bir diğer konu ise taslakta olmayan "sözlü sınav" uygulamasıdır. Mülakatın yeniden getirilmesi kabul edilemez. Mülakatlarda değerlendirme siyasi tercihler üzerinden yapılmaktadır. Yazılı sınavda yüksek puan alan bir aday " mülakatla" sıralamanın çok gerisine itilmektedir. Daha önce yapılan birçok sınavda bunları yaşadık. Sınava giren adayların yetenekleri ve yeterlilikleri dikkate alınmadan sınavı yapanların siyasi- ideolojik tutumları belirleyici olmaktadır. Ayrıca mülakat değerlendirmeleri yargı denetimini ortadan kaldırıyor.
 
Türkiye gibi ülkelerde torpil ve siyasi kayırmacılık mülakatlarda yaşam bulmaktadır. MEB yeniden "sözlü sınavı" getirerek yandaş sendikaların etkisinden kurtulmadığını göstermektedir. Bu malum sendikalar geçmiş dönemde olduğu gibi bu dönemde de idareci atamalarını kendileri yapmak istiyor.
 
MEB "mülakat" sistemini yeniden niçin uyguladığını açıklamak zorundadır. İdareci atamalarında "sözlü sınav" iktidar yanlısı kadroların iş başına getirilmesi demektir. Bu durumu bütün öğretmenler çok iyi biliyor. Eğitim Sen olarak buna izin vermeyeceğiz. Sınava giren üyemiz olsun yada olmasın bütün öğretmenlerin hakkını koruyacağız.
MEB "sözlü sınav" uygulamasından vazgeçmelidir. İdareci olmak isteyen arkadaşlarımızın kafasında oluşan şaibeleri kaldırmalıdır. Okullarda siyasi kadrolaşmaya hayır.
Eğitim Sen olarak, ilgili yönetmeliği yargıya taşıdık. Eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir eğitim ortamının inşası için eğitim yöneticilerinin hakkaniyetli, adaletli, liyakatli, demokratik süreçlerden geçmeleri gerekmektedir. Bundan rahatsız olanlara sözümüz, sendikal hak ve özgürlüklerimizi öğrencilerimizin üstün yararı, eğitim emekçilerinin hakları için sonuna kadar kullanacağımızdır.
 
Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu adına
Hüseyin KAYA
Şube Başkanı

Okullarda öğretmenlere “okulun  whatsapp uygulaması yerine bip uygulamasına geçtiği ve buna paralel olarak öğretmenlerin de bu uygulamayı indirerek  katılması  talimatı verildiği” yönünde bilgiler gelmiştir. Bu talimata konu olan uygulama, kişisel verileri içeren bir uygulama olduğundan öğretmenin isteği dışında gerçekleşmesi durumunda açıkça hukuka aykırı olacaktır. Bu nedenle söz konusu talimat açıkça mevzuata aykırıdır. Öğretmenlerimiz, 657 sayılı yasanın 11.maddesinin 2.fıkrası uyarınca bu talimata itiraz edebilir. İtiraz dilekçesi ekte gönderilmiştir.  Bu itiraz yazılı biçimde reddedilip talimatta ısrar edilirse, öğretmen arkadaşımız bu talimatı yerine getirmek zorundadır. Ancak bu işleme karşı idare mahkemesinde dava açabilir, talimatı veren amir hakkında suç duyurusuna bulunabilir.

 

OKULU MÜDÜRLÜĞÜ’NE

                                              …./….

 

 

Müdürlüğünüzde ….öğretmeni olarak görev yapmaktayım. ….tarihinde müdürlüğünüz telefon mesajı/…gün ve …sayılı yazıyla  okulumuzun whatsapp uygulaması yerine …..bip uygulamasına geçtiği ve buna paralel olarak benim de bu uygulamayı indirmem ve katılmam gerektiği yönünde tarafıma talimat verilmiştir. Bu talimata  konu olan uygulamalar, kişisel verileri içeren  uygulamalar olduğundan isteğim dışında gerçekleşecek herhangi bir değişiklik açıkça hukuka aykırıdır. Bu nedenle mevzuata aykırı olduğundan 657 sayılı yasanın 11.maddesi uyarınca söz konusu talimatınıza itiraz ediyor, tarafıma yazılı olarak cevap verilmesini arz ediyorum.   Tarih

                                                                                                                      Ad-soyad

 

 

 

 

Adres:

 

 

 

Mücadele tarihi boyunca darbelerin, baskıların ve anti demokratik uygulamaların hedefi olan Eğitim Sen, nereden gelirse gelsin her zaman darbelere karşı olmuş, darbelerin asıl hedefinin emek ve demokrasi mücadelesi olduğunu savunmuştur. Beş yıl önce gerçekleştirilen 15 Temmuz darbe girişimi başarısız olmasına rağmen, 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL ve ardından çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile iktidar, ‘darbecilerle hesaplaşmak’ adı altında kendisi için tehdit olarak gördüğü herkesi hedef almış, siyasi ve idari tasarruflarla kitlesel ihraç politikası benimsemiştir.  

OHAL döneminde bugüne kadar çıkarılan KHK’lerle 135 bini aşkın kişi fişleme, müdür/kurum kanaati, sosyal medya paylaşımları, sosyal çevre soruşturması, sendika üyeliği, banka hesabı vb gibi normal koşullarda asla suç olarak değerlendirilemeyecek gerekçelerle kamudan ihraç edilmiş, hukukun temel ilkeleri ayaklar altına alınmıştır. Bu durum bakanlıklar bünyesinde kurulan ‘İhraç komisyonları’ eliyle hala devam ettirilmektedir.

OHAL KHK’leri ile MEB’den 34 bin 393 kişi, yükseköğretim kurumlarından 7 bin 312 kişi (5 bin 904 akademisyen, bin 408 idari personel) kamu görevinden çıkarılmıştır. 15 Temmuz darbe girişimi sürecine katıldıkları iddiasıyla ihraç edilen asker sayısı 15 bin 584, polis sayısı ise 32 bin 93 iken benzer suçlamalardan dolayı eğitim ve yükseköğretim alanında yaşanan toplam ihraçların sayısı 41 bin 705’tir. İhraç edilen eğitim ve bilim emekçisi sayısı asker ve polis sayısından fazladır.

Herkesin çok iyi bildiği gibi, hukuken somut delillere, yargı kararlarına, mevzuata uygun yürütülen idari soruşturmalara dayanmayan tüm kararlar yasa dışıdır. Bu nedenle KHK ihraçlarının hukukla, adaletle açıklanacak hiçbir yanı yoktur. Kamuda yaşanan ihraçların niteliğine, kararların alınış şekline, ihraç edilenlere ‘savunma hakkı’ bile tanınmamasına bakıldığında OHAL ve KHK’lara gerekçe olarak gösterilen ‘darbecilerle mücadele’ söyleminin gerçeği yansıtmadığı açıktır.

Devlet kurumları bütün kararlarını alırken ve uygularken hukuk ilkelerine bağlı olmak ve herhangi bir konuda soruşturma yürütürken tarafsız ve hukuka uygun davranmak zorundadır. Ancak Türkiye’de özellikle 15 Temmuz sonrasında yaşananlar, idarenin keyfi kararları ile hukukun nasıl göz göre göre katledildiği, temel sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılmasının bile ‘suç’ kapsamına alınarak doğrudan cezalandırma yöntemlerinin hayata geçirildiğini göstermektedir.

Bugüne kadar haklarında soruşturma yürütülen ve savcılıklar tarafından takipsizlik kararı verilen, aralarında Eğitim Sen üyelerinde bulunduğu, on binlerce eğitim ve bilim emekçisinin görevlerine geri dönmesinin önünde herhangi bir yasal engel yoktur. Bu açık gerçeğe rağmen, arkadaşlarımızın görevlerine başlatılmaması hukuksuzluğun geldiği noktayı göstermektedir. Örneğin ilgili makamlara dilekçe ile başvuran Eğitim Sen üyeleri hakkında, ihraçlara neden olan suçlamalarla ilgili herhangi bir soruşturmanın olmadığı ortaya çıkmasına rağmen gerekli adımlar ısrarla atılmamaktadır.

Kamu görevlilerinin, sendikalarının aldığı kararlar doğrultusunda toplu eylem hakkına sahip oldukları; uluslararası sözleşmelerde, insan hakları sözleşmelerinde, Anayasa ve mahkeme kararlarında hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıkça tanınmıştır. Bu konuda çok sayıda AİHM, Danıştay ve idari yargı kararı bulunmaktadır.

Eğitim ve bilim emekçilerinin iç hukuk ve uluslararası hukukta güvence altına alınan demokratik haklarını kullandıkları için suçlanmaları, ihraç ve sürgün cezaları ile karşı karşıya kalmaları kabul edilemez. En temel sendikal faaliyetlerimizin adli ve idari soruşturma, ceza konusu yapılamayacağına dair sayısız mahkeme ve AİHM kararı olmasına karşın yargı kararlarının yok sayılması, hukuka ve demokrasiye karşı açık bir meydan okuma anlamına gelmektedir.

Sendikal faaliyetlerin hiçbir suretle cezalandırılamayacağı uluslararası sözleşmelerde, insan hakları sözleşmelerinde, Anayasa ve mahkeme kararlarında hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıkça tanınmıştır. Bu konuda çok sayıda AİHM, Danıştay ve idari yargı kararı bulunmaktadır. Eğitim ve bilim emekçilerinin iç hukuk ve uluslararası hukukta güvence altına alınan demokratik haklarını kullandıkları için suçlanmaları, ihraç, açığa alma ve sürgün cezaları ile karşı karşıya bırakılmaları tamamen hukuksuzdur. OHAL KHK’lerinden güç alarak her türlü hukuksuzluğa imza atanlar yargı önünde mutlaka hesap vereceklerdir. 08.02.2021

Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu

Hüseyin KAYA

Şube Başkanı

Boğaziçi Üniversitesi`ndeki kayyum siyasetinin, heteronormativitenin, öğrenci tutuklanmalarının ve uygulanan tüm diğer anti demokratik tutumların karşısındayız. LGBTI + birey olmak sapkınlık değildir.
 
Cinsel yönelimler canlıların biyolojik farklılıklarından birisidir. Meşrudur ve bu bireyler toplumun içindendir. Kimsenin cinsel yönelimleri veya cinsiyet kimlikleri nedeniyle nefret söylemlerine hedef olmadığı ve hedef gösterilmediği; özerk, özgür ve demokratik üniversiteler için; insan haklarının, insan ayırmaksızın var olduğu bir ülke için mücadeleye devam edeceğiz. Ne kadınların ne de LGBTI+ ların başlarını öne eğemeyeceksiniz. Özgür bir geleceğe takılmış o kelepçeleri sökeceğiz.
 
 
KESK Adana Kadın Meclisleri adına
Eğitim Sen Adana Şube Kadın Sekreteri
Buket Altınok

Kumpasçıların, Haksızlıkların, Tehditlerin ve Nefret Söylemlerinin Karşısında Diz Çökmeyen Gençlerimizin Yanındayız!


Boğaziçi Üniversitesi, öğrencisiyle, akademisyeniyle, idari ve teknik personeliyle siyasal tarihimizin sayfalarından silinmeyecek bir duruş sergiliyor.
Rektörlerin atanarak değil seçimle gelmesini savunan; yöneticilerinde intihali, itaati ve yalanı değil liyakati görmek isteyen; tek tipçi, baskıcı ve kontrolcü bir öğrenme ortamı yerine eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir öğrenme iklimini talep eden üniversiteli gençler sabırla ve sebatla demokratik tepkilerini gösteriyor, taleplerini dile getiriyorlar.
Her rengi eşit gören, rengarenk enerjileri ile özgürlüklerini savunan gençler, korku dağının zirvesine taht kuranların karşısında diz çökmüyor! Yeni rejimin sahipleri ise YÖK, medya ve polis eliyle demokrasi isteyen gençlere kumpas kurmaya, onları gözaltına almaya ve tutuklamaya devam ediyor!


Belirtmek isteriz ki asıl sorun kamuoyuna sunulduğu gibi kutsala yapılan bir saygısızlık değildir. Asıl sorun, düşünce ve ifade özgürlüğünü sadece kendileri için bir özgürlük sanan siyasi iktidar temsilcilerinin, demokrasiden, demokratik tartışma kültüründen ve üniversite fikrinden bihaber olmalarıdır.


Ancak, ortada bir suç vardır! Bu suç, LGBTİ+ bireylerin temel hak ve özgürlüklerini yok sayan ve yaşam haklarını tehdit edenlerin; laikliği ortadan kaldırarak, İslam dininin değerlerini her türlü siyasal, ekonomik ve kültürel zulme ortak edenlerin; üniversiteli gençlerin demokratik taleplerini şiddetle bastıranların ve anayasal güvence altında olan üniversitelerin kurumsal özerkliğini ortadan kaldıranların suçudur!

 

Eğitim Sen olarak, demokratik tepkileri ve talepleri nedeniyle tutuklanan, gözaltına alınan Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin, Dokuz Eylül Üniversitesi’nden dayanışma mesajı vermek isterken gözaltına alınan tüm gençlerin hızla serbest bırakılmasını istiyoruz.

Emekten, demokrasiden ve barıştan yana herkesi gençlerimize, akademiye ve üniversitelere sahip çıkmaya davet ediyoruz. Üniversitelerin akademik, demokratik, özerklik sorunları ve baskılar karşısında mücadelenin provoke edilerek farklı alanlara çekilmesinin karşısındayız. Rektörlerin üniversite bileşenlerinin iradesiyle seçilmesini engelleyen düzenlemenin değiştirilmesi için TBMM’de grubu bulunan siyasi partileri sorumluluğa davet ediyoruz!

 

KESK Adana Şubeler Platformu adına
Süleyman KAVUNCUOĞLU
Eğitim Sen Adana Şube Sekreteri

Şakirpaşa ilkokulunda üyemiz Mehmet Iren vefat etmiştir. Başta ailesi, dostları olmak üzere tüm eğitim ve bilim emekçilerine başsağlığı diliyoruz.
Şube Yürütme Kurulu

Pandemi koşullarında başlayan 2020-2021 eğitim öğretim yılı ilk yarısı 22 Ocak 2021 tarihinde sona erdi. 2020-2021 eğitim öğretim yılı başlamadan önce okulların açılma tarihi çok önceden belli olmasına rağmen ne yüz yüze eğitim, ne de uzaktan eğitim uygulamalarına tam anlamıyla hazırlık yapmayan Milli Eğitim Bakanlığı yaşanan sorunlara çözüm üretmekte yetersiz kalmıştır.

Pandemi riskine karşı uzaktan eğitime geçilmesi ile kamusal bir hizmet olan ve her çocuğa eşit bir şekilde faydalanması gereken eğitim hakkına ulaşmak güçleşmiştir. Özellikle düşük gelirli ve yoksul aile çocukları ile mevsimlik tarım işçiliği yapan çocuklar normal koşullarda bile eğitim olanaklarından yeterince yaralanamazken, uzaktan eğitim ile birlikte her çocuğun ulaşabileceği bilgisayar, internet gibi teknolojik araçlarının olmaması, çocukların eğitim sisteminden dışlanmalarına yol açmıştır.

Pandemi koşullarında okul idarecilerinden ve öğretmenlerden her türlü görev talebinde bulunan Milli Eğitim yetkilileri, ne dense internete ulaşamayan, bilgisayarı olmayan öğrencilerin tespit edilmesi için gerekli çalışmayı yapmadı. Biz Eğitim- Sen olarak kendi olanaklarımızla yaptığımız çalışma sonucunda Türkiye genelinde 6 milyon öğrencinin Adana ilinde de 50 binden fazla öğrencinin uzaktan eğitim için gerekli cihazlara ve internet erişimine sahip olmadığını tahmin ediyoruz. Ayrıca hangi sebeple olursa olsun öğrencilerin %70 uzaktan eğitime katılmamış/katılamamıştır.

Uzaktan eğitim sürecinde öğretmenlerin derslerin niteliğini artırmak için bilgisayar, tablet, internet vb. alarak yeni harcamalar yapmak zorunda bırakılmış ve artan internet ve telefon faturaları nedeniyle giderlerde önemli artışlar yaşanmıştır. İnternet, bilgisayar, tablet desteği görmeyen öğretmenlerimiz, uzaktan eğitim sürecinde ek ders ücretlerinin ödenmesi sürecinde de çeşitli mağduriyetler yaşamıştır.

Uzaktan eğitimde örgün eğitimde uygulanan müfredatın aynısı verilmeye çalışılmış; müfredatta bir seyreltme ve azaltma yoluna gidilmemiştir. Ders kitapları da uzaktan eğitime uygun olmadığından sorun yaşatmıştır.

Öğretmenlere hem uzaktan eğitimi uygulamak, hem de uzaktan eğitimde kullanılacak materyal geliştirme konusunda yeterince destek sağlanmamıştır. Bu da öğrenciler açısından kayıp yılı olmasına neden olmuştur. Bunun nasıl telafi edileceğine yönelik iç açıcı bir tablo bulunmamaktadır.

MEB’İN NOT VERME ISRARI EĞİTİMDE EŞİTSİZLİĞİ DERİNLEŞTİRİYOR

MEB ‘in karne notu vermek adına yüz yüze sınav yapma denemesinin başta sendikamız olmak üzere, toplumun tüm kesimlerince tepkiyle karşılanması üzerine bu uygulamadan vazgeçilirken, milyonlarca öğrencinin derse katılmadığını bile bile ‘’derse katılım performans notu’ adı altında not verme işlemi başlamıştır. Sendikamız not verme işlemi için yönetmelikte yapılan değişikliğin iptali ve not verme işleminin yürütülmesinin durdurulması için dava açmıştır.

Bütün bu gelişmeler, MEB’in pandemi koşullarında uzaktan eğitime erişimde yaşanan eşitsizlikleri gidermek yerine birbiriyle çelişen kararlar alarak hem öğrencilerimizi hem de eğitim emekçilerini mağdur etmiştir.

 

ZORUNLU SEÇMELİ DERS DAYATMASI

MEB’in ortaokullar ve liseler için ders tercihlerinin 4-22 Ocak 2021 tarihleri arasında yapılacağını açıklamasının ardından geçmiş yıllarda yaşananlara benzer adımlar atılmaya çalışılmıştır. Pandemi nedeniyle uzaktan eğitimin yapıldığı, öğrencilerin eğitime erişim konusunda ciddi sorunlar yaşadığı bir dönemde seçmeli derslerin belirlenmesi sürecinde bazı dini içerikli derslerin seçilmesi için başta Din Öğretimi Genel Müdürlüğü olmak üzere, il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri, eğitim yöneticileri, hatta dini dernek ve cemaatler aracılığıyla öğrencilerin ‘zorunlu seçmeli dersler’ olarak ifade edilen dersleri seçmeleri için büyük bir seferberlik başlatmışlardır.

Tamamına yakını iktidar çizgisinde olan İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri’nin yönlendirmesiyle, kimi illerde eğitim yöneticilerine iletilen yazılı ve sözlü talimatlarla, öğrencilerin ‘’Kuran-ı Kerim’’, ‘’ Temel dini bilgiler’’ vs. derslerini seçmeleri istenmiştir. Öğrencilerin farklı dersleri seçme yönündeki talepleri öğrenci azlığı nedeniyle geri çevrilirken, aynı şart söz konusu seçmeli dersler için uygulanmamıştır.

GÜVENCESİZ İSTİHDAM, ESNEK ÇALIŞMA VE ANGARYA UYGULAMALARI

Eğitim bilim emekçilerinin evdeki emek süreci ve karşılaştığı güçlükler hakkında bir çalışma yapmayan MEB, bu görünmezlik algısıyla öğretmenlere eğitim ve deneyimlerinin dışında kalan işler vermek gibi uygulamalara girişmiştir. Öğretmen arkadaşlarımız hafta içi uzaktan eğitim derslerini gündüz saatlerinde işlemekle birlikte, bir yandan saat 18.00’den sonra ve cumartesi günleri uzaktan eğitim dersleri için yoğun hazırlık ve ders uygulaması yapmak zorunda kalmışlardır.

MEB, eğitimin gittikçe daralan kamusal niteliğini tamamen ortadan kaldırmaya çalışırken, öğrenci ve velileri açıkça özel okullara yönlendirme politikasını sürdürmektedir. Özellikle 4+4+4 düzenlemesi sonrasında, velilerin ekonomik koşullarını zorlayarak çocuklarını özel okullara göndermesi, teşvik politikaları ile özel okul sayılarının ve bu okullara giden öğrenci sayısının ciddi anlamda artmasını beraberinde getirmiştir.

İMAM HATİP OKULLARINA İKTİDAR DESTEĞİ ARTARAK SÜRÜYOR

AKP iktidarının eğitimin en temel sorunlarına çözüm üretmek yerine, yıllardır siyasal olarak istismar ettiği imam hatiplerin sayısını arttırma derdine düşmesi, bazı il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin yazılı ve sözlü talimatları ile öğrencilerin imam hatiplere yönlendirilmesiyle imam hatip sayısı yıllar içinde hızla yükselmeye başlamıştır.

2012-2013 eğitim öğretim yılında 730’u bağımsız, 369’u imam hatip lisesi bünyesinde toplam 1.099 imam hatip ortaokulu varken 2019/’20 eğitim-öğretim yılı sonu itibariyle 2 bin 822’si bağımsız, 615’i imam hatip lisesi bünyesinde olmak üzere toplam 3 bin 437 imam hatip ortaokulu bulunmaktadır. İmam hatip ortaokullarında okuyan toplam öğrenci sayısı 2012-2013 eğitim öğretim yılında 94 bin 467 iken, 2019/’20 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle 8 kat artarak 777 bin 439 olmuştur. Bu artışın en önemli nedeninin MEB’in imam hatip ortaokullarına yönelik okullaşma politikası olduğu açıktır.

 

MEB BÜTÇESİ VE EĞİTİM YATIRIMLARININ SEYRİ

Eğitim, devredilemez ve vazgeçilemez kamusal bir haktır. Bu alanda yapılan çeşitli araştırmaların da gösterdiği gibi, devlet okullarında paralı eğitim uygulamaları yaygınlaştıkça, en düşük gelir grubunda bulunanların gelirleri içinde eğitim harcamalarına ayırmak zorunda oldukları pay artmaktadır. Bu koşullarda devlet okullarında eşitsizlikleri derinleştiren örnekler, var olan toplumsal eşitsizlikler doğrultusunda okulları ayrıştırmaya neden olmakta zenginle yoksula ayrı ayrı ‘devlet okulu’, hatta aynı devlet okulu içinde gelir durumuna ya da başarı düzeyine göre farklı sınıflar oluşturmanın önü açılmaktadır.

 

YÜZ YÜZE EĞİTİM VE AŞI

2020-2021 eğitim öğretim yılının ilk yarısı sonu itibariyle halen eğitim-öğretim kurumlarının fiziki ve altyapı sorunlarının devam etmesi, okulların fiziki yapısının pandemi koşullarına göre düzenlenmesinde eksiklikler olması, öğretmen ve yardımcı hizmetli kadrosu düzeyinin ve eğitim bütçesinin yüz yüze eğitimin başlaması için yeterli olup olmadığı en önemli tartışma konuları olarak öne çıkmaktadır.    Pandemi nedeniyle uygulanan uzaktan eğitim ile ilgili sorunların çözümü için gerekli adımların atılmadığı, eğitime erişimde yaşanan sorunlar başta olmak üzere eğitimde dayatmacı politikaların sürmesi nedeniyle öğrencilerin ve öğretmenlerin mutsuz olduğu, eğitim sürecinde farklı dil, kimlik ve inançların dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği, öğretmenlerin esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı bir eğitim sisteminin başarılı olması mümkün değildir.

Başlatılan aşı çalışması sırasının ne zaman öğrencilere ve eğitim emekçilerine geleceği ise tam bir muammadır. MEB aşı ile ilgili olarak eğitim emekçilerinin taleplerini duymamazlıktan gelmektedir. 

Eğitim Sen kamusal, demokratik, laik, parasız ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelesini kesintisiz olarak sürdürecektir.

 

Eğitim Sen olarak MEB karne vermek istiyoruz. Bizim vereceğimiz karnenin az çok nasıl bir not olacağını tahmin ediyorsanız yanılıyorsunuz. Biz bu dönemde MEB’İ birçok konuda çok başarılı bulduk. Başarılı bulduğumuz davranışları açıklıyoruz.

DAVRANIŞ PERFORMANS

Uzaktan eğitimi uzaktan takip etmesi

Çok Başarılı

   

Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması

Çok Başarılı

   

İmam Hatiplere iktidar desteği

Çok Başarılı

   

MEB bütçesinin köprü ve otoyol yapımının çok gerisinde kalması 

Çok Başarılı

   

Yüz yüze eğitimi bir türlü geçilememesi

Çok Başarılı

   

Öğretmen ve öğrencilerin aşılanmasında ortaya çıkan belirsizlik 

Çok Başarılı

   

Not verme ısrarı ve eğitimdeki eşitsizliği derinleştirmesi                                      

Çok Başarılı

   

Güvencesiz istihdam, esnek çalışma ve angarya uygulamaları

Çok Başarılı

   

Seçmeli din derslerini Zorunlu seçtirme dayatması          

Çok Başarılı

 

 

Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu Adına

Hüseyin KAYA

Şube Başkanı