egitimsen

egitimsen

Öğretmene yapılan saldırıyı şiddetle kınıyoruz.
 
Basına ve Kamuoyuna,
Okullarda yaşanan bu tür şiddet olaylarının arkasında öğretmenlik mesleğini rencide edici yaklaşımların ve siyasiler tarafından her fırsatta kullanılan şiddet dilinin etkisi büyüktür.
Milli Eğitim Bakanlığının uygulamış olduğu yanlış politikalar ve toplumu yanlış yönlendirmesi sonucu öğretmenlik mesleği her geçen gün itibarsızlaşmaktadır.
Öğretmenlik, toplumun gözünde itibarını kaybettikçe öğretmenlere yönelik saldırılar ve şiddet de artar durumdadır. Türkiye genelinde gün geçmiyor ki öğretmenlere yönelik yeni bir saldırı haberi ile karşılaşmayalım. En son örneğini, 23 Ekim Cumartesi günü Adana'da yaşadık.
 
Motorlu taşıtlar direksiyon sınavında görevli olan arkadaşımız Gazi UZUN, dün 8, 9 kişinin saldırısına maruz kalmıştır.
Sınavda başarısız olan bir aday, öğretmen arkadaşımızdan kendisine yeni bir hak daha verilmesini talep etmiş; arkadaşımız bu talebi reddedince sınava giren kişi ve yakınları tarafından saldırıya uğramıştır. Arkadaşımız, şu anda evinde gözlem altındadır.
 
Öğretmenlere yönelik saldırının bu kadar rahat gerçekleşmesi şüphesiz ki, eğitimin sınav endeksli olması ve sınavların da piyasaya açılmış olmasındandır. Sınavda başarısız olan bir öğrencinin, piyasacı anlayışla sınavın tekrarını istemesi ve bu isteğinin kabul görmemesi üzerine öğretmene saldırıyı kendinde bir hak olarak görmesi yıllardır süren yanlış politikaların bir sonucudur.
Öğretmen arkadaşımıza yönelik şiddeti asla kabul etmiyoruz.
Arkadaşımıza şiddet uygulayan kişilerin en kısa sürede cezalandırılmasını bekliyoruz. Şunu da ifade etmek istiyoruz ki, Milli Eğitim Bakanlığının eğitimi piyasa açması ve ticari bir mantıkla yönetmesi devam ettiği sürece öğretmenlere yönelik saldırılar sürecektir.
 
Milli Eğitim Bakanlığını öğretmenlerin saygınlığını arttıracak politikalar üretmeye, eğitimin piyasacı değil nitelikli, kamusal bir hak olduğu anlayışını topluma kazandırmaya davet ediyoruz.
Arkadaşımıza saldıran kişilerin en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ediyoruz. Eğitim-Sen Adana Şube olarak arkadaşımıza yapılan şiddetin takipçisi olacağız.
 
Hüseyin KAYA
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

Sendika üyelerimizin 2021-2022 Eğitim – Öğretim yılında; ikinci nöbet,  istekleri dışında verilecek görevlendirmeler, görev tanımlarına uymayan ve zorunlu tutulan görevleri yapmamalarına v.b. durumlara ilişkin Merkez Yürütme Kurulumuzun aldığı karar ekte sunulmuştur.

…………………………..OKULU MÜDÜRLÜĞÜ’NE

…….…./............

 

Üyesi olduğum Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Merkez Yürütme Kurulu 31.08.2021 tarih ve 44 sayılı kararıyla

Sendika üyelerimizin 2021-2022 Eğitim – Öğretim yılında; ikinci nöbet,  istekleri dışında verilecek görevlendirmeler, görev tanımlarına uymayan ve zorunlu tutulan görevleri yapmamalarına v.b. durumlara ilişkin Merkez Yürütme Kurulumuzun aldığı karar

1) Anayasa'da tanımlanan angarya yasağının ihlali niteliğinde, sendikamız üyesi öğretmenlerin mesai saatleri dışında resen görevlendirildikleri hizmet içi eğitimlere, kurslara, seminerlere ve protokoller ve projeler kapsamında yapılacak etkinliklere 2021-2022 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar katılmamaları kararı alınmıştır.

2) Öğretmenlere istekleri dışında verilen ev ziyaretleri ve eğitim koçluğu gibi görev tanımlarıyla uygun olmayan ve hukuka aykırı görevlendirmelerin 2021-2022 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar yerine getirilmemesi kararı alınmıştır.

3) Sendikamız üyesi öğretmenlere aynı hafta içerisinde verilecek ikinci ve daha fazla nöbet görevlerinin 2021-2022 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar yerine getirmemesi kararı alınmıştır.

4) Sendikamız üyesi öğretmenlere, kendi okulları dışında resen verilen pansiyon nöbetlerinin 2021-2022 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar yerine getirilmemesi kararı alınmıştır.

5) Öğretmenlerin nöbet görevleri arasında yer almayan ancak yapmaya zorlandıkları okul servis araçlarının plakalarının not edilmesi, servis aracı sürücüsünün ve servis aracının kontrol edilmesi; öğrencilerin servis aracından inmesi ve binmesine nezaret edilmesi ve servis araçlarının gelmesine kadar geçen süre içerisinde öğrencilerle beraber beklenmesi şeklinde okul idarelerince verilen görevlerin sendikamız üyesi öğretmenlerce 2021-2022 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar yerine getirilmemesi kararı alınmıştır.

6) Mesleki ve Teknik Eğitim Kurumlarında her eğitim-öğretim yılında doldurulan "Öz Değerlendirme Formlarının” 2021-2022 eğitim-öğretim yılı boyunca sendikamız üyesi öğretmenlerce doldurulmaması karan alınmıştır.

7) Kişisel verileri içeren, öğretmenlerin görev tanımı içerisinde yer almayan ve zorunlu tutulan anketlerin sendikamız üyeleri tarafından 2021-2022 eğitim-öğretim yılı boyunca doldurulmaması kararı alınmıştır.

8) Ölçme ve Değerlendirme Merkezleri tarafından öğretmenlerin soru hazırlamak zorunda bırakılmasına karşı sendikamız üyesi öğretmenlerin 2021-2022 eğitim-öğretim yılı boyunca istekleri dışında soru hazırlamaması kararı alınmıştır.

            Bu karar uyarınca tarafıma aynı hafta içerisinde verilen ikinci nöbet görevini yerine getirmeyeceğimden gerekli önlemlerin alınmasını arz ederim. …../…./2021

 

Ad-Soyadı

T.C.

 

Adres:

 

KARAR ve Dilekçe Örneği

MYK Karar Örneği

Dilekçe

 

 

 

2021-2022 Eğitim Öğretim Yılı Başında Eğitimin Durumu

MEB YÜZ YÜZE EĞİTİM İÇİN TÜM TEDBİRLERİ ALMAK ZORUNDADIR!
 
Yeni eğitim öğretim yılı, salgınla ilgili kaygılar, aşı ve test tartışmaları, LGS sonrası istediği okul türüne yerleşemeyenler, kalabalık sınıflar, öğretmen açıkları, özel-devlet arasındaki uygulama farkları vb. bir dolu sorunun gölgesinde 6 Eylül’de başlıyor.
 
Eğitim öğretim yılı Kovid-19 salgınının gölgesinde açılırken, okulların salgın koşullarına karşı hazır olduğunu söylemek mümkün değildir. Kovid-19’un pandemi olarak ilan edildiği Mart 2020’den bugüne, dünyanın pek çok ülkesinde sağlık ile birlikte eğitim sorunları öncelikli olarak değerlendirilip öğrencilerin salgın sürecinden en az etkilenmesi için gerekli tedbirler alınmış, çok sayıda ülke okulları açık tutabilmek için büyük çaba sarf etmiştir. Türkiye ise iş günü itibariyle bakıldığında, salgın süresince okulları en uzun süre kapatan ülkeler arasında yer almıştır.
2021/’22 eğitim öğretim yılı öncesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) okulları tam zamanlı yüz yüze açma kararı alması, okulların çocuk ve gençlerimiz açısından olmazsa olmaz örgün eğitim ve yaşam alanları olduğu gerçeğinin geç de olsa anlaşılmış olduğunu göstermektedir. Bu kararın alınmasında başta Türk Tabipleri Birliği (TTB) olmak üzere, sendikamızın, eğitim ve bilim emekçilerinin, velilerin, veli derneklerinin ve elbette milyonlarca öğrencimizin beklentilerinin ve çağrılarının etkisi olduğu açıktır. Bu kararın öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin sağlık ve güvenliğini riske atmadan uygulanabilmesi için ciddi ve kapsayıcı tedbirlerin alınması gerekmektedir.
 
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ‘Okullarda gerekli önlemleri aldık’ açıklamasını yapsa da Türkiye çapında okulların önemli bir bölümünün salgın koşullarına uygun hale getirilmediği, gerekli altyapı hazırlıklarının yapılmadığı bilinmektedir. Büyükşehirler başta olmak üzere, nüfus yoğunluğu fazla olan ilçe ve mahallelerde sınıfların salgın öncesine göre çok daha fazla kalabalık olması beklenmektedir. Derslik sayıları yetersiz olduğu için sınıf mevcutları artmakta, ek derslik ihtiyacı karşılanmadığı için derslik sorunu devam etmektedir. MEB ise okulların yüz yüze eğitime hazır olmasından “maske, mesafe ve hijyen” kurallarına uymayı anlamaktadır. Nitekim Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer yaptığı açıklamadaki “Servislerdeki ve okullardaki hijyen tedbirleri, maske kullanımı, havalandırma gibi tüm ayrıntıları Sağlık Bakanlığı ile birlikte çalışarak alınması gereken önlemleri tüm valiliklere, tüm illerimize, tüm ilçelerimize bildirdik.” ifadesiyle bütün sorumluluğu mülki amirlere ve eğitim yöneticilerine bırakmıştır.
 
Bir 3 kişi, ayakta duran insanlar ve açık hava görseli olabilir
Okullara gerekli ödeneğin gönderilmemesi nedeniyle eğitimin bütün yükü öğrenci velilerinin üzerine yıkılmaya başlanmış, kayıt parası başta olmak üzere, velilerden sıvı sabundan, deterjana kadar çeşitli adlar altında para toplanmaya başlanmıştır.
 
Geçmiş yıllarda olduğu gibi, 2021/’22 eğitim öğretim yılı başında da okullarda temizliği sağlayacak personel eksikliği sorunu devam etmektedir. Uzun süredir İŞKUR personeli üzerinden sağlanan personel ihtiyacı sorununun çözülmesi için ayrılması gereken ödenekler ayrılmadığı gibi; okullarımızda sağlıklı bir ortamın düzenli bir şekilde oluşturulması için yardımcı personellerin görevlendirmeleri de hala yapılmamıştır. Yıllardır kadrolu yardımcı personel alımı yapılmamakta ve ihtiyaçlar İŞKUR üzerinden geçici görevlendirmelerle geçiştirilmektedir. Gerekli personel görevlendirmelerinin okullar açıldıktan çok sonra yapılması önemli bir sorun olmayı sürdürmektedir. Temizlik görevlisi yardımcı personel olmayınca, birçok okulumuzda velilerimiz ekonomik yük altına girmek zorunda kalmaktadır.
Sendikamız, salgın sürecinin başından itibaren bilim insanlarının ve Türk Tabipleri Birliği’nin salgın yönetimine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin raporlarını, çözüm önerilerini ve uyarılarını kendisine referans almıştır. Ancak siyasi iktidarın ve özellikle de Sağlık Bakanlığı’nın bilimsel verilere dayanmayan, birbiriyle çelişen açıklamaları ve uygulamaları ile salgın yönetiminin şeffaf yürütülmemesi gibi sorunlar çok sayıda eğitim emekçisinin aşı ve yan etkilerine dair çeşitli kaygılar taşımasına neden olmuştur.
 
Salgın gibi toplum sağlığını tehdit eden bir konuda, her bireyin sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını, çalışma hakkını ve eğitim hakkını savunması gerektiği açıktır. Sağlıklı ve güvenli bir şekilde tam zamanlı yüz yüze eğitim için tüm eğitim bileşenlerinin aşı olması, her şeyden önce toplumsal bir sorumluluktur. Bu konuda tepeden inme kararlar yerine kaygıları giderecek, bilimi rehber edinen ve konunun özneleriyle birlikte politika oluşturulması gerekmektedir. Özellikle aşı olmaktan kaçınan eğitim emekçilerinin haftada iki gün virüsün yoğun olarak yer aldığı hastanelere gitmek zorunda bırakılmamaları, salgın sürecinden ders çıkarılarak iş yeri hekimliği uygulamasına gidilmesi, bu sağlanana kadar bölge bölge oluşturulacak gezici sağlık ekipleriyle testlerin iş yerlerimizde yapılması önemlidir.
Eğitim Sen olarak okulların yüz yüze eğitime hazır hale getirilmesi için atılması gereken somut adımları her fırsatta MEB ve kamuoyu ile paylaşmayı sürdürüyoruz. Bu noktada okulların yüz yüze eğitime ne kadar hazır olduğuna ilişkin tespitlerimiz şu şekildedir:
 
 MEB bugüne kadar seyreltilmiş sınıf uygulamasına ilişkin olarak nasıl bir hazırlık içinde olduğunu, kaç yeni derslik yaptığını açıklamamıştır. Sınıfların havalandırılması için kış aylarını da dikkate alan bir pencere sisteminin tüm sınıflarda hayata geçirilip geçirilmediğine dair bir açıklama da söz konusu değildir. Eğitim bileşenleri yaz aylarında okullarda böyle bir çalışma olmadığını gözlemlemiştir. Bu eksikliklerin hızla giderilmesi gerekmektedir.
 Okullarımızın büyük bir çoğunluğunu oluşturan kalabalık okullarda, öğrenci ve öğretmen tuvaletlerinde gerekli genişletmenin ve lavabo sayılarının arttırılıp arttırılmadığının bilgisi mevcut değildir. Öğretmen odalarının en azından ikiye çıkarılması yönünde bir hazırlık da yoktur. MEB okullara kaynak göndermeli ve ivedilikle bu düzenlemeler yapılmalıdır.
 Maske, sabun ve diğer hijyen malzemeleri konusunda okullarımızda ne düzeyde bir hazırlık yapıldığı, bu malzemelerin temininin birçok konuda olduğu gibi yine velilerimizin sırtına mı yükleneceği konusu muğlak durumdadır. MEB bu konuda kamuoyunu bilgilendirmek zorundadır.
 Okullarımızda sağlıklı bir ortamın düzenli bir şekilde oluşturulması için yardımcı personel olarak çalışan arkadaşlarımızın görevlendirmeleri hala yapılmamıştır. Yıllardır kadrolu yardımcı personel alımı yapılmamakta ve ihtiyaçlar İŞKUR üzerinden geçici görevlendirmelerle geçiştirilmektedir. Birçok okulumuzda velilerimiz ekonomik yük altına girmek zorunda kalmaktadır. 6 Eylül’de tüm okullarda temizlik görevlisi yardımcı personel arkadaşlarımızı görmek istiyoruz.
 Seyreltilmiş sınıf uygulaması tam anlamıyla hayata geçirildiğinde öğretmen ihtiyacı ciddi düzeyde artacaktır. Zaman zaman temaslı veya hasta olabilecek öğretmenlerimizi de düşündüğümüzde öğretmen ihtiyacının giderilmesi için, bir an önce ve en az 100 bin öğretmen atamasının yapılması önemlidir. MEB’i ek öğretmen atamaları konusunda bir an önce açıklama yapmaya çağırıyoruz.
 Taşımalı eğitim sistemine son verilerek köy okullarının açılması gerekmektedir. Salgın sürecinden olumsuz etkilenen öğrenci ve eğitim çalışanlarının psikososyal açıdan desteklenmesine yönelik çalışmalar yapılmalı, MEB bu süreci başta TTB olmak üzere, eğitim örgütleri, sendikalar ve veliler ile sürekli iletişim halinde yürütmelidir.
 Salgına karşı alınan önlemlerin ve ayrılan kaynağın şeffaf bir şekilde MEB tarafından açıklanması gerekmektedir. Okul terkleri, öğrenme kayıpları, dezavantajlı grupların kayıplarının telafisi için müfredat dâhil olmak üzere salgının eğitime etkileri tüm boyutlarıyla değerlendirilmeli ve bu kayıpların giderilmesi için MEB’in acilen gerekli adımları atması gerekmektedir.
 Pandemi koşullarında 40 dakikalık ders sürelerinin azaltılması için eğitim emekçilerinin de görüşleri alınarak gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
 Okul öncesi öğretmenleri günde 6 ders ve 300 dakika blok ders yapmakta ve bu öğretmenlerin teneffüs hakkı bulunmamaktadır. 50 dakika olan ders sürelerinin azaltılması ve okul öncesi eğitim emekçilerinin de görüşleri alınarak teneffüs haklarının düzenlenmesi, pandemi koşulları dikkate alındığında aciliyet kazanmaktadır. MEB’i bu konuda bir an önce somut adımlar atmaya çağırıyoruz.
 İmam hatip okullarının çoğunda kontenjanlar boştur. Öğrenci sayısı az olan imam hatip okulları kalabalık sınıf mevcutlarının seyreltilmesi için yeniden düzenlenmeli, ihtiyaç fazlası imam hatipler akademik okullara dönüştürülmelidir.
 
Okullarımızı amasız fakatsız açabilmek ve açık tutabilmek ivedi bir ihtiyaçtır. Okullarımızın kapalı kalmasının yarattığı toplumsal zararlar düşünüldüğünde bu konuda bütün sorumluluk MEB’in ve iktidarın omuzlarındadır. Tüm eğitim bileşenlerini, tam zamanlı yüz yüze eğitimin devam edebilmesi için gerekli duyarlılığı sağlamaya ve tedbirlerin tamamlanması için hak aramaya çağırıyoruz. 4.9.2021
 
Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu Adına
Hüseyin KAYA
Şube Başkanı
 
 
 
 
 
 
 
+11
 
 
 
COVID-19 aşıları, güvenlik ve etkililik açısından birçok teste tabi tutulur ve ardından yakından izlenir.
Kaynak: Dünya Sağlık Örgütü
Aşıyla İlgili Bilgiler Al
 
 
4848
 
4 Paylaşım
 
Beğen
 
 
 
Yorum Yap
 
 
Paylaş
 
 

Bağımsız Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Tahir ÇETİN ve Maden Emekçisi Ali Faik İLTER Somalı Madencilerin haklarını almak için gittikleri Ankara Yürüyüşü dönüşünde geçirdikleri trafik kazası sonucu yaşamlarını yitirdiler.

Talepleri kıdem, ihbar tazminatı ve ücret talepleriydi. Kara yerin altında bir ömür vererek emekleriyle kazandıkları haklarıydı istedikleri. Yasalarda da yazılıydı ayrıca.

Mukadderat diyecek egemenler. Acı, zulüm, sömürü sonunda bu kahredici ölümler, egemenlerin sermayenin dilinde mukadderattır hep. Güzel, insanca, demokratik, eşitlikçi, barışçıl bir yaşam hiçbir zaman mukadderat olmadı. İşçi sınıfının, hepimizin yazgısı sınıf mücadelesidir.

İşçi sınıfının bu iki yiğit önderi ve şu ana kadar bu mücadele tarihine yaşam adayan, yaşamlarıyla bedel ödeyen tüm sınıf öncüleri ve emekçileri… Emek ve mücadeleleri ile güzellikler yaratan, kıvanç veren, yol açan anılarıyla… İnsanlık tarihinin kızıl yıldızlarıdır.

 

Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu

İLİŞKİSEL İHTİYAÇLAR

İntegratif Psikoterapi, ilişkisel odaklı ve gelişimsel temelli en yeni psikoterapi okullarından biridir. İntegratif kelimesi psikoterapinin duyusal, davranışsal, bilişsel, ilişkisel, fizyolojik teori ve metotlarına, hem de psikoterapinin sonucunda KİŞİLİĞİN BÜTÜNLEŞMESİNE işaret eder (Erskine, 2017).

Kuramın kurucusu Richard Erskine samimi, gerçek, doyurucu ilişkiler için 8 ilişkisel ihtiyaç belirtmiştir. Kurduğumuz ilişkilerde bu ihtiyaçların karşılanması bizi ruhsal olarak sağlık kılar.

“Biz ilişkiye doğarız

Doğumdan ölüme ilişki içinde kırılırız,

İlişki içinde yıpranırız,

İlişki içinde vazgeçeriz,

Yine de hepimizi ilişki onarır.”

Arkadaşlarınızla, ailenizle ve partnerinizle gerçekten yakın ve samimi ilişkiler kurmak istiyorsanız bu 8 kategori üzerinde çalışmanızı öneririm. Kategoriler şöyle:

 

  • Güvenlik ihtiyacı:

İlişkide güvenlik ihtiyacı, fiziksel bir yakınlık olması, aşağılamanın ve fiziksel şiddetin olmaması (Erskine, 2015).

Güven duygusu hayatımızın ilk yılında anneyle kurulan ilişkiyle başlar. Annesi tarafından beslenen, dokunulan, sevgi gören bir bebek insanlara güvenebileceğini öğrenir. Çocukluk döneminde yeterince ilgi ve sevgi göremeyen, terk edilen, bir kayıp yaşayan bir çocuk ise insanlara güvenmemeyi öğrenecektir.

Bir ilişki için en temel ihtiyaç güvendir. Güven yoksa, o ilişki temeli sağlam olmayan bir bina gibi en ufak bir depremde yıkılmaya mahkumdur.

İlişkide olduğunuz kişinin fikirlerine, kişiliğine saygı duyun, onu dinleyin ve onu olduğu gibi kabul etmeye çalışın. Aşağılamayın. Şiddet göstermeyin.  Size ihtiyacı olduğunda onun yanında olun.

  • Onaylanma ihtiyacı:

Çocuğun duyguları, düşünceleri, fantezileri ve çeşitli ihtiyaçlarının onaylanması

(Erskine, 2015). 

Hepimizin anlaşılmaya ve önemsenmeye ihtiyacı var. İlişkide olduğunuz kişinin anlattıklarına ve yaşadıklarına değer verin çünkü onun için bir anlam ifade ediyor. Onu anlamaya istekli olun. Bir problem yaşandığında haklı haksız bulmak ya da onun problemli olduğunu düşünmek yerine o davranışı yapmasının önemli bir sebebi ve anlamı olduğunu kabul ederek işe başlayın.

 

  • Varlığını hissetme ihtiyacı:

Çocuğun koruma, destek ve rehberlik için güvenebileceği birinin mevcudiyetinin olması (Erskine, 2015). Sadece çocukların değil hepimizin bazen bizden daha güçlü, erdemli, olgun birinin etrafında olmaya ve ihtiyaç duyduğumuzda bizi korumasına ihtiyacımız var.

Bazen danışanlarımdan şu şözleri duyarım; ‘Varlığınızı bilmek güven veriyor’, ‘İyi ki varsınız’. Birilerinin bizi dinliyor olması, önemsemesi ve yardım etme isteği bizi rahatlatır ve umut verir.

İlişkide olduğunuz kişiye varlığınızla güç verin.

  • Deneyimleri paylaşma ihtiyacı:

Birlikte oynama ve öğrenme gibi paylaşılmış deneyimlere sahip olma (Erskine, 2015).

Ne zaman ki bir kişiyle ortak deneyim paylaşırız, işte o noktada o kişiyle yakınlaşmaya başlarız. Ortak zevkleri, hobileri paylaşan kişiler arasında daha samimi ilişkilerin kurulması bu yüzdendir.

Bir travmayı birlikte yaşayan kişiler arasında, yaşanan duygu yoğunluğundan dolayı güçlü bir bağ kurulur.

İlişkide olduğunuz kişi ile ortak deneyimlerinizi arttırın. Ortak keyif aldığınız bir hobiye birlikte zaman ayırarak yatırım yapın. Acıyı ve hüznü de paylaşın.

 

  • Kendini ifade etme ihtiyacı:

İlişki içinde kendini tanımlama (Erskine, 2015). İlişkilerdeki pek çok problem kendini yeterince ifade edememekten kaynaklanır. Pek çok zaman duygumuzu içe atar ve paylaşmayız. Karşımızdaki kişiyi kırmaktan korkarız. Halbuki net olmanın ve kendini ifade etmenin pek çok faydası vardır.

  • Bu benim sevdiğim….
  • Bu benim sevmediğim….
  • Benim buna…..ihtiyacım var….

Yukardaki boşlukları doldurun ve onunla paylaşmaktan korkmayın. Kendinizi ifade edin. Açık ve net olun. Kendinizi tüm samimiyetinizle ifade etmeniz pek çok problemi büyütmeden çözecek.

  • Etki yaratma ihtiyacı:

Etki yaratma diğerlerini etkileme, en azından bazı zamanlarda çocuğun istekleriyle ya da arzularıyla uyumlu cevap vermek (Erskine, 2015).

Hepimizin içinde bulunduğumuz ortamda etki yaratmaya ve fark edilmeye ihtiyacımız var. Ama pek çok zaman özellikle çocuklukta gerçek tepkilerimizi göstermemiz engellenir, buna izin verilmez. Çocukluk da ifade edilemeyen, bastırılan öfke, korku gibi duygular ilerleyen yaşamda kişinin yaşam kalitesini bozar ve ilişki problemlerine yol açar.

İlişkide olduğunuz kişinin hayallerini gerçekleştirmesi konusunda cesaretlendirmeye ve gerçek duygularını ifade etmesine, ‘HAYIR’ demesine izin verin. Bırakın öfkesini ifade etsin onu ciddiye alın, korkularını ifade etsin ona koruma sağlayın, üzüntüsünü ifade etsin ona şefkat gösterin, sevincini ifade etsin onunla paylaşın. Göreceksiniz ki yaptığınız bu duygusal uyumlanma sizi daha da yakınlaştıracak.

 

  1. İnsiyatif alma/ İlişkiyi karşı tarafın başlatma ihtiyacı:

Ötekinin teması başlatması (Erskine, 2015). İletişimi başlatma ve bir şeylerin olması için sorumluluk almak önemlidir. İlk hareketi sizin yaptığı,  her şeyi sizin başlattığınız tüm ilişkiler, zaman içinde  yetersiz bir hal alır.

Sürekli iletişimiz siz başlatıyorsanız, karşıdakinin başlatmasına izin vererek belki de uzun süredir ilk kez sorumluluk almayacaksınız.

 

8-Sevgiyi gösterme ihtiyacı:

Bakım verene minnettarlık ve sevgi ifadesi, bağ kurma ve sadakat göstergesi (Erskine, 2015).

Samimi bir ilişkide sevgiyi, şükranı ifade etmek, göstermek, paylaşmak bir ihtiyaçtır. İlişkide olduğunuz kişiye sözel ve sözel olmayan yollarla sevgisini ifade etmesine, paylaşmasına izin verin.

İlişkilerinizi gözden geçirin. Bu sekiz ihtiyacın kaçını gerçekten doyurabiliyorsunuz?

Bu ihtiyaçları doyurmanızı ne ya da neler engelliyor?

Geçmişten gelen aşamadığınız konular için mutlaka profesyonel destek alın. Göreceksiniz geçmişi anlamlandırmak, ifade etmek size iyi gelecek.

Samimi gerçek ilişkiler yaşadığınızda, yaşamdan daha fazla doyum alırız.

İntegratif psikoterapi de felsefesi sayıltımız “ruhsal olarak acıyı, karşılanmayan ilişkisel ihtiyaçlardan dolayı yaşarız. Sağlıklı ilişki bizi iyileştirir.”

İlişkisel ihtiyaçlarınızın karşılandığı, samimi, doyurucu ilişkiler yaşamanızı dilerim.

Hepinize selam ve sevgilerimle...

                 Elif AKAR

                                                            Uzm. Eğitimci &Psikoterapist

 

 

KAYNAKÇA:

ERSKINE, G. Richard, (2015) İlişkisel Örüntüler Terapötik Varoluş,“İntegratif Psikoterapisinin Kavramları ve Uygulamaları”,(Çev.Ed: Muzaffer Şahin), Ankara: Nobel.

ERSKINE, G. Richard; MOURSUND, P. Janet,; TRAUTMANN, L. Rebecca, (2015),Empatinin Ötesi “İlişki İçinde Bir Temas Terapisi”, (Çev.Ed: Muzaffer Şahin), Ankara: Nobel.

ESKİNE,G. Richard, (2017),  Yaşam Kurguları, “Farkında Olunmayan İlişkisel Örüntülerin Transaksiyonel Analizi”, (Çev.Ed: Muzaffer Şahin) Ankara: Nobel.

İşyerlerine özgür kılık kıyafetle gidilmesi eylemimizin 01.07.2022 tarihine kadar uzatılmasına ve covid 19 salgını kapsamında üyelerimizin; istek dışı verilen, görev tanımı ve meslekleri dışındaki, sağlıklarını riske sokacak görevleri yerine getirmemesine ilişkin Merkez Yürütme Kurulumuzun almış olduğu kararlar ektedir.

 

Kılık Kıyafet Kararını İndirmek İçin Tıklayın

Covid 19 Salgın Kapsamında İstek Dışı Görevlendirme  Kararını İndirmek İçin Tıklayın

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN VAZGEÇMİYORUZ!

20 Mart 2021 gününün ilk saatlerinde Resmi Gazete ’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nin “Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine” karar verildiği açıklandı.
Meclis’te oybirliği ile kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nden tek kişilik Cumhurbaşkanı Kararı ile çıkılamaz! Meclis’in iradesi tek kişiye devredilemez! Temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler böyle yok edilemez! Bu hukuksuz kararı KABUL ETMİYORUZ!



İstanbul Sözleşmesi hayatlarımızın güvencesidir. Vazgeçmiyoruz!
Şiddetin, kadın katliamının, tecavüz ve tacizlerin artarak sürdüğü, kadına karşı tüm şiddet biçimlerinin sıradanlaştırıldığı, LGBTİ+’ların sistematik olarak hedef gösterildiği bir ortamda, sözleşmenin kaldırılmasını gündeme getirmek tüm bu suçlara zemin hazırlamak demektir.
Bu girişimin arkasından, 6284’ün etkisiz hale getirilmesi, boşanan kadının yoksulluk nafakasının kısıtlanması, çocuk istismarcılarının affedilmesi, tecavüzcü ile evliliğin yeniden getirilmesi ve evlilik yaşının 16’nın da altına, çocuklarla cinsel ilişki yaşının 15’in de altına indirilmesi, şiddet suçlarında belge istenmesi, çocuk cinsel istismarı ve tecavüz suçlarında kadına karşı şiddet suçlarında “somut delil” aranması, aile arabuluculuğu gibi temel haklara saldırıların gündeme alındığını biliyoruz.
Açık açık ilan ediyoruz: Kazanılmış haklarımızın hiçbirinden VAZGEÇMİYORUZ!

İstanbul Sözleşmesi eşit ve şiddetten uzak hayat hakkımızın güvencesidir. İstanbul Sözleşmesi, din, dil, ırk, sınıf, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, yaş, medeni hal, doğum yeri, göçmenlik gibi nedenlerle ayrımcılığa uğramaksızın şiddetten uzak bir hayat yaşama hakkının garantisidir. İstanbul Sözleşmesi, sınırları aşan mücadelemizin belgesidir. Şiddetle mücadeleyi en kapsamlı şekilde ele alan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıp, “milli” ve “yerli” söylemleriyle mücadelemizin evrenselliğini yadsıyan yeni sözleşmeleri asla kabul etmiyoruz.
Haklarımız ve hayatlarımız hakkında pazarlık yapmıyoruz.


EŞİTLİK İÇİN İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN VAZGEÇMİYORUZ!

Kadınlar en çok boşanmak istedikleri eşlerinden, ayrılmak istedikleri partnerlerinden, en yakın ve akrabaları olan erkeklerden şiddet görüyor ya da öldürülüyor. Aile içi diye üstü örtülen, karakollarda uzlaştırılan, yargıya taşınmayan şiddet vakaları bizi yaşamdan koparıyor. Görevlerini yapmayan kolluk güçleri bizi şiddet ile baş başa bırakırken, erkek yargı failleri aklarken, siyaset cezasızlığı beslerken faillerin sırtı sıvazlanıyor. Hayatını savunmak için şiddet gördüğü erkekleri öldürmek zorunda kalan onlarca kadın, binlerce düşünce suçlusu hala cezaevlerindeyken, çıkarılan aflar, yapılan infaz yasası düzenlemeleriyle binlerce şiddet faili erkek serbest bırakılıyor.
Buradan bir kez daha teşhir ediyoruz. Katiller aramızda! Şiddet failleri aramızda!
Cezasızlık politikasıyla faillere ortaklık eden bir devlet bu şiddetin ve cinayetlerin suç ortağıdır.
Yargısal süreçlerde ayrımcılığın, adaletsizliklerin ve yeni şiddet biçimlerinin tekrar tekrar ortaya çıkmaması için,
Etkin ve ivedi koruma, soruşturma ve yargılama için,
Erkek adalet değil, gerçek adalet için İstanbul Sözleşmesinden Vazgeçmiyoruz!

İstanbul Sözleşmesi yaşamı korurken, yerine koymak istediğiniz göstermelik sözleşmelerin, komisyonların, torba yasaların şiddete karşı etkin bir mücadele niyeti olmadığını, hatta tam tersine bütün yasal haklarımızı tırpanlamak için adımlar olduğunu biliyoruz.
Göz boyamak için kurulan şiddeti araştırma komisyonlarında devletin insan haklarını ve eşitliği garanti altına almakla yükümlü kurumunun temsilcisi, çocuk yaşta evliliklerin meşrulaştırılmasından nafakanın kaldırılmasına kadar bütün haklarımızı “aile değerlerini koruma” adı altında yok etme çağrısı yapılıyor. Mecliste İstanbul Sözleşmesini etkin uygulamayı tartışmak yerine, kadına yönelik şiddete ilişkin binlerce soru önergesine cevap vermek yerine, toplumsal cinsiyet eşitliğini tüm ülkede hâkim kılacak bütünlüklü bir politikayı tartışmak yerine erkek egemen sistemi güçlendiren ve şiddete cesaret veren düzenlemeler gündeme getiriliyor.
Göstermelik komisyonlar, torba yasalar ve düzenlemelerle hakikat çarpıtılamaz. İstanbul Sözleşmesi yaşam garantörüdür.
Biz güvenli bir yaşam ve toplumsal cinsiyet eşitliği için, dil ve kimlik haklarımız için İstanbul Sözleşmesinden Vazgeçmiyoruz!



Gerçeklerin üstü örtülmesin, bir kişi daha aramızdan ayrılmasın, şiddete karşı somut adımlar atılsın diye İstanbul Sözleşmesinden Vazgeçmiyoruz!

Eşit, özgür, şiddetsiz bir üniversite, eğitimin her kademesinde toplumsal cinsiyet eşitliği için İstanbul Sözleşmesinden Vazgeçmiyoruz!

Doğduğu yerde yaşadığı yoksulluk, savaş ve şiddet nedeniyle göçe zorlananların şiddete karşı korunmasının güvencesi İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz!

Sözümüz açık, kararımız net: Biz yalnızca İstanbul Sözleşmesi’ne dokunulmamasını değil, Sözleşmenin tüm gereklerinin acilen yerine getirilmesi için acil eylem planı açıklanmasını istiyoruz. BÜTÜN BİR HAYATI İSTİYORUZ, DAHA AZINI DEĞİL!

* Eşit yurttaşlık hakkımızın garanti altına alınması için hayatın her alanında somut adımlar atılmasını istiyoruz…

*Toplumsal cinsiyet eşitliğinin yasalarda ve hayatın her alanında sağlanmasını istiyoruz.

* Kazanılmış haklarımızı ve mücadeleyle yazdığımız yasaları tehdit eden söylemlere ve girişimlere son verilmesini istiyoruz…

* Şiddetsiz bir yaşam sürme hakkımız için acil bir eylem planı açıklanması ve uygulanmasını istiyoruz… 7/24 çalışacak etkin, farklı dillerde hizmet veren özel bir Alo Şiddet Hattı… Her semtte bir kadın danışma evi, her 100 bin nüfusa en az bir sığınak, her 200 bin nüfusa en az bir cinsel şiddet kriz merkezi… Şiddetle ilgili ulusal mücadele ağı... Şiddete uğrayan kadınların ve LGBTİ+’ların bağımsız bir yaşam kurmak için ihtiyaç duyduğu barınma, eğitim, sağlık, istihdam olanaklarının kamusal hizmet olarak sağlanması… Göçmen kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önleme ve şiddete karşı korumada ayrımcılığa son verilmesi… 6284 kadınları şiddetten koruma yasasının etkin uygulanmasını istiyoruz… Yasaların eksiksiz uygulanmasını istiyoruz…

* TCK 103. madde kapsamındaki çocuk cinsel istismarcılarına af, “erken evlilik” “genç evlilik” gibi adlar altında çocuk cinsel istismarının meşrulaştırılmasına; kadınların Medeni Kanun, Ceza Kanunu ve şiddet ile ilgili kanunlardaki kazanılmış haklarını ve anayasal eşit vatandaşlık ilkesini kamuoyu önünde sürekli olarak tartışmaya açan tüm söylem ve girişimlere son verilmesini istiyoruz…

* Çocuk yaşta evlendirmeleri ve çocuk istismarını önlemesi gerekirken; aksine teşvik eden, kolaylaştıran ya da göz yumanların soruşturulmasını ve cezalandırılmasını istiyoruz...

* İşyerinde şiddetin ve ayrımcılığın önlenmesi için etkin politikalar, örgütlenme özgürlüğü ve İLO 190 sayılı sözleşmenin imzalanıp uygulanmasını istiyoruz…

* Eğitimin her kademesinde, medyada, toplumsal hayatın her alanında cinsiyetçi rolleri, kalıplaşmış tutum ve davranışları değiştirmek üzere somut adımlar atılmasını istiyoruz…

* Tüm şüpheli kadın ve LGBTİ ölümlerinin mercek altına alınmasını; Yeldana Kaharman, Nadira Kadirova, Gülistan Doku, Aleyna Çakır gibi ekonomik ve siyasal olarak nüfuzlu kişilerle ilgili cinsel saldırı ve cinayet iddialarının aydınlığa kavuşturulmasını, faillerin ve soruşturmaların kapatılmasında rolü olanların cezalandırılmalarını istiyoruz…

Biz, İstanbul Sözleşmesi’ni istiyoruz!
Biz haklarından, hayatlarından, İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmeyen milyonlarız… Haklarımızı güvenceye alan yasaları hayatı pahasına kazananlarız. Ve daha nice hakkımızı mücadelemizle kazanacak olanlarız.

Haklarımıza, sözleşmemize göz dikenlere sesleniyoruz… Mücadeleyle kazandığımız, artık bütün toplumun kabul ettiği haklarımızın bir tekinden bile vazgeçmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesini nasıl kazandık ise öyle savunmaya devam edeceğiz.