Perşembe, 13 Ağustos 2015

Susmadık, Susmayacağız, Alışın Heryerdeyiz!

2016-2017 yıllarını kapsayan 3. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri çerçevesinde dün (12 Ağustos 2015 Çarşamba)  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda yapılan toplantıda Konfederasyonumuzun kadın taleplerini ifade etmek isteyen Kadın Sekreterimiz Gülistan Atasoy, Memur Sen yöneticilerinin saldırgan ve kadına tahammülsüz tutumu ile karşılaşmıştır. 

Konuya ilişkin olarak bugün Konfederasyonumuz ve sendikalarımızın kadın MYK üyelerinin katılımı ile bir basın toplantısı gerçekleştirilirken Eş Genel Başkanımız Şaziye Köse de kısa bir açıklama yaptı.

'Yobaz ve maganda zihniyeti ile karşı karşıyayız'

"Kamusal alanda onlar istese de istemese de bir kadınsal dönüşüm yaşanacak" diyen Eş Genel Başkanımız Şaziye Köse, sendikal hareketin en yobaz, en cahil, en erkek, en maganda zihniyeti ile karşı karşıya olduğuna dikkat çekti. Memur-Sen'in cehaletinin, ifade edilen cümlede kendisini dışa vurduğunu ifade ederek, "Kamusal sendikal mücadeleyi ve bu hareketi hiç tanımadıklarını kurdukları bütün cümlelerden anlamaktayız. Bu erkek zihniyetinin sizi temsil etmesine izin vermemelisiniz" sözleriyle kamuda çalışan kadın emekçilere ve Memur-Sen üyesi kadınlara seslendi: "Yeterliliğin de yetersizliğin de ne olduğunu biz kadınlar olarak sana öğreteceğiz" dedi.

Kadın Sekreterimiz Gülistan Atasoy tarafından yapılan açıklama aşağıdadır

Susmadık, Susmayacağız, Alışın Heryerdeyiz!

Bilindiği üzere milyonlarca emekçinin ve emeklinin, kamuda çalışan 993 bin 975 kamu emekçisi kadının geleceğini belirleyen 2016-2017 TİS görüşmelerinin 2.oturumu 12 ağustos tarihinde gerçekleşmiştir. Yıllardır hükümet ile yandaş sendika arasında orta oyunu oynandığı kamuoyunun malumudur. Konfederasyon olarak satış sözleşmesi diye adlandırdığımız ve son iki dönemdir 4688 sayılı yasaya dayandırılarak oynanmak istenen bu oyunu bozmak için mücadele ediyoruz.

 Bu yasanın gerek kapsam, işlev, tarafların belirlenmesi, imza ve itiraz yetkisi bakımından, gerekse grev hakkını engelleyen, kadın temsiliyetini ve kadın taleplerini görmezden gelen yapısıyla tarihin çöp sepetine atılması gereken bir yasa olduğunu defalarca kez ifade ettik.

Yıllardır erkeklerden oluşan toplu sözleşme masalarında kadın taleplerinin erkekler tarafından üstünkörü dile getirilmesine KESK olarak itiraz ettik. İş yerlerimizde, sokaklarda, alanlarda verdiğimiz mücadele de emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerinde söz söyleyenin biz kadınlar olması gerektiği anlayışından asla taviz vermedik. Eşit temsiliyet ilkesini ve kadınların kendi kararlarını aldığı mekanizmaları hayata geçirmiş bir emek örgütü olarak TİS masasında da bu ilkelerimize uygun bir tutum sergiledik.

3 Ağustos'ta gerçekleşen ilk oturumda Konfederasyonumuzun genel yaklaşımını ve taleplerini ifade eden Eş Genel Başkanımız Sayın Lami Özgen, bu ilkelerimiz çerçevesinde kadın taleplerinin kadın sekreterliği tarafından dile getirileceğini belirtmiştir. Ancak, ilk oturumda Çalışma Bakanı zaman darlığı ve gündem bahane edilerek, gerçekleşecek olan ikinci oturumda iş kolları raporlarına geçilmeden önce kadın taleplerimizin sunulabileceğini söylemiştir. Sayın Bakan, ikinci oturumda, tüm kamuoyu önünde söylediklerini unutmuş olacak ki, masada kadın temsiliyetine tahammülü olmayan MEMUR SEN'İN ''görüşmeleri terk ederiz''  tehdidine boyun eğerek çark etmiştir. Masada bir kadının bulunmasını ve kadın taleplerinin ayrıca dile getirilmesinin masa düzenine ve yönetmeliğe aykırı olduğunu savunan MEMUR SEN başkanı ve Çalışma Bakanı, masada farklı taraflarda oturmuş olsalar da kadın düşmanlığında aynı safta olduklarını bir kez daha ilan etmişlerdir. Erkek-devlet ve sermaye ittifakının TİS masasındaki temsilcileri olan AKP ve MEMUR SEN temsilcileri yıllardır elbirliğiyle kadın emekçilere yönelik sürdürdükleri cinsiyetçiliği bu görüşmeler esnasında doruğa çıkarmışlardır. Sırtını emekçiye değil anti demokratik yasalara ve yönetmeliklere dayayan bu anlayış sadece KESK'li kadınlara karşı değil, tüm kadınlara yönelik açık bir düşmanlık sergilemişlerdir.

Buradan tüm kadın kamu emekçilerine seslenmek istiyoruz. Bizi yok sayan,  kulak tıkayan, varlığımıza tahammül edemeyen bu anlayışa karşı sessiz kalmayalım.Sesimizi kısmaya çalışanlara karşı; kadınlar olarak SUSMAYALIM! Sözümüzü ve sesimizi birleştirelim.

KESK'li kadınlar olarak;

7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan halk iradesini hiçe sayarak, geçici hükümet adına görüşmelere katılan ve milletvekili bile olmayan Çalışma Bakanına, yasa, kasa ve masa düzleminde satış sözleşmeleri imzalamayı kültür haline getirmiş, görüşmelerde tek bir kadının bulunmasına dahi tahammül gösteremeyen MEMUR SEN Başkanına sormak istiyoruz; kadınların konuşmasından neden korkuyorsunuz?

Çalışma yaşamında kadın emekçilerin var olan yığınca sorununa her gün bir yenisi eklenirken, Kadın taleplerinin ve görüşlerinin bu masada kadınlar tarafından dile getirilmesinden niçin rahatsız oluyorsunuz?

Sımsıkı sarıldığınız erkek iktidarlarınızın sarsılmasından mı ürküyorsunuz! Satış düzeninizi bozduğumuz için mi bizi düzen bozmakla suçluyorsunuz?

BİZ KADINLAR ERKEK EGEMEN DÜZENİ BOZMAK İÇİN DÜN OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE, HER ZAMAN VE HER YERDE MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ. BÜTÜN KARAR MEKANİZMALARINDA KENDİ SÖZÜMÜZÜ SÖYLEYECEK, KENDİ KARARLARIMIZI ALACAĞIZ.

Bugüne kadar hak ettiğimiz hiç bir kazanımımızı erkek merhametine sığınarak elde etmedik. Bundan sonra da kadın gücümüze, kadın emeğimize ve örgütlü kadın mücadelemize güvenerek yürüyeceğiz.

ALIŞIN HER YERDEYİZ!

Eğitimde Özelleştirmeyi Hızlandıran Temel Liseler Kapatılmalı, Veliler Çocuklarını Bu Liselere Göndermemelidir!

Türkiye’de özellikle AKP’nin tek başına iktidar olduğu son 13 yıl içinde, eğitim biliminin en temel ilkelerine açıkça meydan okunmuş, halkın ihtiyaçları göz ardı edilerek eğitimin en temel sorunları çözülmek bir yana daha da artmıştır. Türkiye’de eğitim sisteminin hem içerik, hem de örgütsel işleyiş açıdan “işletmeci” bir mantıkla ele alınması, devlet okullarının kendi kaderine terk edilirken, kamu kaynaklarının bizzat MEB eliyle özel okullara aktarılmasını gündeme getirmiştir.

AKP iktidarı döneminde sayıları iki kat artan dershaneler, “paralel ile mücadele” adı altında kapatılıp özel okula dönüştürülmek istenirken, bu durumu fırsata çevirmek isteyen MEB, “Temel Lise” adı altında yeni tür özel liseler oluşturmaya başlamıştır. Dershanelerin kapatılması ile ilgili kanunun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi de MEB’i durdurmamış ve temel liselerin faaliyetlerine devam edeceği açıklanmıştır.

Çoğu dershaneden dönüşen, ara katlarda, iş hanlarında açılan ve bir okulda olması gereken en temel özelliklerin bile aranmadığı temel liseler, bir taraftan ortaöğretim programını uygularken, diğer taraftan öğrencileri üniversite sınavına hazırlayacak şekilde yapılandırılmıştır. MEB’in bu adımı, lise eğitiminin içinin boşaltılarak hızla özelleşmesi ve tamamen üniversite sınavına endeksli hale getirilmesi anlamına gelmektedir.

Temel Lise adı altında öğrenim verecek ve öğrencileri üniversite sınavına da hazırlayacak olan özel liselerin ücretleri şimdiden dershanelerin üç katını bulmuştur. Bazı temel lise reklamlarında “okul + dershane + test merkezi” gibi ifadeler kullanarak, lise eğitiminin nasıl içinin boşaltılmak istendiğini ipuçlarını vermektedir.

Geçtiğimiz yıldan itibaren devlet liselerinde 11. ve 12 sınıfta okuyan çok sayıda öğrenci sınav kaygısı ile kaydını temel liselere aldırmış, aileler on binlerce lira mali borcun altına girmek zorunda bırakılmıştır. Devlet liselerinden temel liselere kaçısın engellenmesi için devlet liselerinin de dershanecilik faaliyetleri yapmaya başlamış olması düşündürücüdür. Özellikle yüksek puanla öğrenci alan okullar, öğrenci kaçışını önlemek için öğrencilerine yönelik sınavlara hazırlama kursları açmaya ve hatta velilerden para toplayarak özel öğretmen kiralamaya bile başlamışlardır.

Her ne kadar bu kurumların adı “Temel Lise” olsa da, pratikte yine dershanecilik faaliyeti yapılacak, hafta sonları ayrıca mezun öğrencilere yönelik dershane faaliyetleri yürütülecektir. Yapıları itibariyle temel liselerde lise müfredatının büyük ölçüde göstermelik olarak uygulanacağı, asıl amacın öğrencileri sınavlara hazırlamak olduğu açıktır. MEB, bu uygulamada ısrar ederek, zaten sorunlu olan lise eğitiminin niteliğin daha da düşmesine neden olmakta, eğitim sistemini tamamen çökertmek için bütün gücüyle çalışmaktadır.

MEB, 2015-2016 eğitim öğretim yılında aralarında temel liselerin de olduğu özel liselere gidecek her öğrenci başına “3 bin 220 TL” eğitim teşviki verileceğini açıklamıştır. Dershaneden dönüşen temel liseler ile özel okullar arasındaki rekabet öğrencileri ve velileri şimdiden mağdur etmeye başlamış, MEB’in yanlış politikaları sonucunda özellikle 12. sınıf öğrencileri YGS ve LYS’ye daha rahat hazırlanabilmek için temel liselere yönelmiştir. MEB’in anlamsız inadının bedelini yine öğrenci ve veliler ödemek zorunda bırakılmaktadır. 2015-2016 eğitim öğretim yılında lise son sınıflar fiilen üniversite hazırlık sınıfına dönüşürken temel liselerin son sınıfına kayıt fiyatları 15-25 bin TL arasındadır.

Temel lise uygulamasının bir diğer olumsuz sonucu, devlet okullarının öğrencilerin kaçışını önlemek için fiilen dershanecilik faaliyeti yapar hale getirilmesidir. Bazı okullarda okul yöneticileri öğrencilere, temel liselerin yaptığı gibi yasal programı kâğıt üzerinde yapıp, öğrencileri sınava hazırlayan bir eğitim verilmesini bile teklif edebilmiştir. Öğrencilerin özellikle sınava girecekleri yıl kayıtlarını her biri “özel ticari işletme” statüsünde olan temel liselere aldırmaları, devlet okullarındaki öğretmenlerin daha başarısız olduğu algısı yaratmakta, sınav başarısı temel liselere, olası başarısızlıklar ise devlet liselerine fatura edilmek istenmektedir. Öğrencilerin temel liselere yoğun şekilde yöneliminin sürmesi durumunda önümüzdeki eğitim-öğretim yılında çok sayıda branş öğretmeninin norm kadro fazlası haline düşmesi ve bu durumun yeni mağduriyetler yaratması kaçınılmaz görünmektedir.

Eğitim Sen olarak yıllardır kamu kaynaklarının devlet okullarına aktarılması ve okulların ihtiyacı kadar ödenek alması için yürüttüğümüz mücadelede öğrenci ve velilerimizin de bizimle aynı kaygıları taşıdıklarını biliyoruz. Bu noktada velilerimize çağrımız MEB’in “Temel Lise” tuzağına düşmemeleri, lise eğitiminin niteliğini daha da bozacak olan bu kurumlara çocuklarını göndermemeleridir. Eğitimin kamusal niteliğini arttırılmadan, kamu kaynaklarının özel okullar için değil, devlet okulları için kullanılması sağlanmadan, sağlıklı bir eğitim sistemi oluşturmak mümkün değildir.

MEB, eğitimin zaten sorunlu olan kamusal niteliğini tamamen ortadan kaldırmaya çalışmakta, öğrenci ve velileri açıkça özel okullara yönlendirmektedir. Devlet okulları acil ödenek beklerken, halktan toplanan vergilerle oluşan kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması kabul edilemez. İktidarın asıl niyeti öğrencileri dershanelerden kurtarmak değil, bu bahaneyle kamusal eğitimi tasfiye edip, eğitimi tamamen piyasa ilişkileri içine çekmek, kamu kaynaklarını özel okullara aktarmak ve kamusal eğitimi tasfiye etmektir. Bu nedenle kamusal eğitimin önündeki en büyük engellerden birisi olan temel liseler derhal kapatılmalı, kamusal eğitimi güçlendiren adımlar atılmalıdır.

Eğitim Sen, temel lise ya da özel okul tartışmalarını, yıllardır uygulandığı gibi, kamusal kaynakların eğitimin ticarileştirilmesi ve her geçen gün daha fazla oranda piyasalaştırılması olarak görmekte ve değerlendirmektedir. Yapılması gereken, halkın ödediği vergilerden oluşan kamu kaynaklarının devlet okullarına aktarılması, eğitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmasıdır. Bu konudaki öğrenci ve velilerimizle birlikte her platformda birlikte mücadele etmeye hazır olduğumuzun bilinmesini istiyoruz.

Nitelikli bir eğitim sistemi oluşturmak için, tek başına eğitim sisteminin kamusal nitelikli olması ve kamu kaynakları tarafından finanse edilmesi elbette yeterli değildir. Kamu tarafından herkese eşit ve parasız olarak sunulması gereken eğitimin laik, bilimsel ve demokratik bir içerikte olması, kamusal, nitelikli bir eğitim sisteminin oluşturulması açısından zorunludur. Bu anlamda Eğitim Sen’in yıllardır savunduğu ve eğitim hakkının temel ayaklarını oluşturan kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim talebimiz deki ısrarımız ve mücadelemiz kararlılıkla sürecektir.

SENDİKAMIZIN MÜCADELESİ SONUÇ VERDİ ADAY ÖĞRETMENLİKTE SÖZLÜ SINAV UYGULAMASI KALDIRILDI.

SENDİKAMIZIN MÜCADELESİ SONUÇ VERDİ ADAY ÖĞRETMENLİKTE SÖZLÜ SINAV UYGULAMASI KALDIRILDI.

Öğretmen yetiştirme ve geliştirme genel müdürlüğü yazılı sınav klavuzu hükümlerine göre bu yıl aday öğretmenlere sözlü sınav şartı kaldırılmış bu konuda öğretmenlerin ve sendikamızın mücadelesi sonuç vermiştir.

Eğitim sen olarak sözlü sınavlardaki subjektifliği defalarca yargıya taşıdık bakanlık nezninde pek çok girişimde bulunduk bu girişimlerimiz aday öğretmenliğe geçiş için sonuç verdi.

Bu sene için öğretmenliğe geçişte uygulanmayacak olan mülakatın tümden kaldırılması için hızla gerekli düzenleme yapılmalıdır.

Klavuzu Görmek İçin Tıklayınız