Salı, 14 Temmuz 2015

DOĞAL PARK HALKINDIR, HALKIN KALACAKTIR!
Burada yaşayanlar, Doğal Park’ın sahipleri olarak;
Parkımızın özleştirilmesine, girişin paralı yapılarak ticari alan haline getirilmesine, doğallığının bozulmasına izin vermeyeceğiz!
Doğal park içinde inşaat faaliyeti başlatıldı ve parkın büyük bölümü dikenli tellerle halka kapatıldı. Çukurova Belediye Başkanı Soner ÇETİN’in açıklamalarına göre, parkın içine “Jurassic Park” yapma kararı alınmış. Bir firma ile 15 yıllık bir anlaşma yapmışlar. “Yap Birlikte İşletelim-Devret” şeklinde anlaşmaya göre, ödenecek giriş ücretlerinden belediye de para kazanacakmış.


100. Yıl Halkı olarak Çukurova Belediyesine soruyoruz.
1) Nerden çıktı bu proje? Sizden “Jurassic Park” isteyen oldu mu? Halkın böyle bir isteği olduğunu ve bundan memnun olacağını neden çıkardınız? Anket mi yaptınız? Neden bizim ne düşündüğümüz sorulmadı? Bilmelisiniz ki, bizler sizin kadar “Dinozor” meraklısı değiliz.
2) Tamam, diyelim ki Adanalıları dinozorlarla tanıştırmak “HALKÇI” belediyecilik anlayışınızın olmazsa olmaz bir gereğidir. Bunu yapmak için bula bula bölgenin tek yeşil alanı olan Doğal Parkı mı buldunuz? Bu çok kıymetli projenizi gerçekleştirmek için başka yer mi yoktu? “Yeşil alanlarınızı özelleştireceğiz ve bundan para kazanacağınız” diye mi oy istemiştiniz bizlerden?
3) Çukurova Belediye Başkanı Soner ÇETİN Doğal Parkın “ATIL” olduğunu bunu gidermek için projeyi hayata geçirme ihtiyacı duyduklarını özel olarak vurguluyor. Bu sözü bir yerlerden hatırlıyoruz. Aytaç DURAK da göz koyduğu, rant elde edeceği alanlar için önce böyle söyler, sonra bilindiği gibi icabına bakardı. Seyhan Nehri kenarlarında, Merkez park içinde babasının mali gibi 49 yılığına kiraya verdiği kamusal alanlar halen halka, parası olmayanlara kapalı. Sizce ne oluyor Sayın Soner ÇETİN? Neden aynı söylemi kullanıyorsunuz? Sadece hatırlatalım; Bir kamusal yeşil alan eğer “ATIL” ise seçilmiş bir kamu görevlisinin yapması gereken o alanı daha güzelleştirmek, geliştirmek ve işlevsel kılmak olmalıdır. Sizin yapmaya çalıştığınız gibi o alanı özelleştirip halkın elinden almak, o alana girişi paralı hale getirmek değil. Halkın malı olan yeşil alandan para kazanmak düşüncesi bile ayıptır. Çukurova Belediyesi bu kadar zor duruma mı düştü, üç kuruş para için halkın malına el koyuyorsunuz?


4) Doğal Park iddia edildiği gibi “ATIL” değildir. Çevrede yaşayanların sık kullandığı, sabah ve akşam spor yaptığı, hafta sonları piknik yapanların olduğu, çok çeşitli ve yetişkin ağaçların bulunduğu, çeşitli kuşların yaşadığı ve en önemlisi de bölgenin tek yeşil alanıdır. Belediye tarafından kasıtlı olarak bakımsız bırakıldığı da gerçektir. Parkın içinde bulunan havuzlar bir türlü çalışır hale getirilmedi.
5) Parkın Üçte birinin özel şirkete kiralandığı söylenmektedir. Bu iddia doru değildir. Çıplak göz ile rahatlıkla görüleceği gibi, parkın yarısından fazlası dikenli tellerle çevrilmiştir.
6) “Jurassic Park” gürültüsüyle, işleyişiyle parkımızın bütün doğallığını bozacaktır. Çukurova Belediyesi bu projeyi uygulayamayacaktır. Yol yakınken, parkımıza daha fazla zarar vermeden vazgeçmeye, parkı eski haline getirmeye, dikenli telleri biran önce kaldırmaya davet ediyoruz. 
Projenin iptali istemiyle başlattığımız imza kampanyamız devam etmektedir. Ayrıca, projenin iptali için dava açmak üzere hukukçular ile görüştüğümüzün, yasal yolarla da başvuracağımızın bilinmesini istiyor, projenin biran önce durdurulmasını talep ediyoruz.
DOĞAL PARK HALKINDIR, HALKIN KALACAKTIR!


100. YIL HALKI

 

MEB`in hukuksuz girişimleri birer birer yargı duvarına çarpmayı sürdürmektedir. Anayasa Mahkemesi`nin dershanelerin kapatılması ile ilgili olarak vermiş olduğu iptal kararı, her ne kadar eğitim sisteminin sınav merkezli ve elemeye dayalı niteliğini değiştirmese de, önemli sonuçlar ortaya çıkaracaktır. MEB`in her konuda olduğu gibi, dershanelerin kapatılması sürecinde de aceleci ve dayatmacı bir tutum sergilemesi, eğitimde büyük bir kaosun habercisi olmuştur. 

MEB`in "dershanelerin temel liselere dönüşümü" bahanesiyle öğrencileri yüksek maliyetli temel liselere yönlendirmesi, devlet okullarının fiilen dershaneye dönüştürülmesine neden olmuştur. AYM`nin kararı ile eğitimin özelleştirilmesi sürecinin önemli ayaklarından birisi olan "Temel lise" uygulamasını da doğrudan etkilemektedir. MEB`in yapması gereken, dershanelerin kapatılması ile hayata geçirilen temel lise uygulamasının iptal edilmesidir. Özel liselere kayıtlar tamamlanmış olduğundan liselere yerleştirme takvimi yeniden belirlenmeli, öğrenci ve velilerin daha fazla mağdur edilmemesi için derhal adım atılmalıdır. 

AYM`nin dershanelerin kapatılması ile ilgili torba yasa maddesini iptal etmesi, aynı torba yasa içinde yer alan okul yöneticilerinin görev süreleri ve atanmaları ile ilgili maddeyi de iptal etmesi beklenmektedir. 

Geçtiğimiz yıl hiçbir yazılı sınava tabi tutulmayan okul müdürleri, daha sonra yargı tarafından atamaları iptal edilen 1709 Milli eğitim şube müdürünün okul müdürlerine verdikleri performans notları ile belirlenmiştir. Bugüne kadar 16 bin 553 okul müdürü için puanlama yapılmış, 8 bin 150`si başarılı ilan edilirken, 8 bin 403`ü başarısızlık sebebiyle görevden alınmıştır. Söz konusu değerlendirmelerde büyük ölçüde sendikal-siyasal referanslar belirleyici olmuş ve müdür atamalarının yüzde 90`ı iktidara yakın sendikanın üyeleri arasından seçilmiştir.  

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, geçtiğimiz günlerde MEB tarafından yapılan okul müdürlüğü değerlendirmesi için ilgili Milli Eğitim Şube Müdürlerinin o bölgede en az 6 ay çalışması gerektiğini belirterek, iki aylık şube müdürlerinin okul müdürleri ile ilgili yapmış olduğu değerlendirmelerin yürütmesinin durdurulmasına karar vermiş ve karar kesinleşmiştir. Ayrıca okul müdürünün hiçbir belirli kriter olmadan istediği kişiyi müdür yardımcılığı için valiliğe önerebilmesinin önünü açan madde de hukuka aykırı bulunmuştur. Bunun anlamı, geçtiğimiz yıl yapılan bütün müdür atamalarının ve müdür yardımcılığı görevlendirmelerinin iptal edilmesi, görevden alınan okul müdürlerinin ve müdür yardımcılarının eski görevlerine iade edilmesidir. Ancak MEB yüksek yargı kararını uygulamamakta ısrar etmekte, açıkça hukuka karşı direnmeyi sürdürmektedir.

MEB`in eğitim yöneticilerinin görevlerine iadesi ile ilgili yüksek yargı kararlarını fiilen uygulamaması, kimi illerde mahkeme kararı ile göreve iade edilen okul müdürleri eski görevlerine dönerken, kimi illerde ise mahkemeyi kazanan müdürlere çeşitli seçenekler sunulması, bakanlığın yargı kararlarını uygulamak için kılıktan kılığa girdiğini göstermektedir. Geçtiğimiz günlerde bazı illerde okullara yeni müdür görevlendirmeleri için "Acele ve Günlü" yazılar gönderilmesi ve eğitime ilişkin tartışmalı yönetmelik değişiklikleri yapılması dikkat çekicidir. 

Şube müdürlüğü atamaları ile ilgili olarak yargının peş peşe iptal kararları vermesine ve söz konusu şube müdürlerinin yaptığı bütün değerlendirmelerin iptal edilmesine rağmen, MEB`in yargı kararlarına alenen direnmesi açıkça "görevi kötüye kullanma" suçudur ve bu suçu işleyenler yargı önünde hesap verecektir.  

MEB, bir taraftan okul müdürlerinin görevlendirilmesi ile ilgili keyfi ve hukuk tanımaz tutumunu sürdürürken, diğer taraftan sendikamızın zorunlu rotasyon uygulamasının kaldırılması, en azından hükümet kurulana kadar bu konuda herhangi bir işlem yapılmaması yönündeki talebini yok saymıştır. 6 Temmuz‘dan itibaren aynı eğitim kurumunda 15 yılı dolduran öğretmenlere MEB tarafından cep mesajı (SMS) gönderilerek "gerekli iş ve işlemler için okul idarelerine başvurmaları"nı istemiş, bu durumdaki öğretmenlerin tespitinin yapılarak İl Milli Eğitim Müdürlüklerine gönderilmesi gerektiği ifade edilmiştir. 

Öğretmenlerin tatilde olduğu dönemde bakanlığın aceleci bir şekilde zorunlu rotasyon uygulamasını hayata geçirmek istemesi, ilk etapta 13 bin deneyimli öğretmenin kendi isteği ve iradesi dışında zorla sürgün edilmesi anlamına gelmektedir. MEB, hükümetin kurulamamış olmasını kendince fırsata çevirerek "şark kurnazlığı" yapmakta, eğitimde bu kez de deneyimli öğretmenleri hedef alarak kapsamlı bir tasfiyeye girişmektedir. Önce eğitim yöneticilerini tasfiye eden ve AKP`nin siyasal kadrolarını eğitim yöneticisi yapan bakanlık, şimdi de deneyimli öğretmenleri çalıştıkları okullardan resmen sürgün etmektedir. Hiç kimsenin hem öğretmenlerin aile yaşantısını hem de okullardaki çalışma ortamını alt-üst etmeye hakkı yoktur. 

Bugüne kadar attığı her adımda, aldığı her kararda hayal kırıklığı yaratan, tüm eğitim bileşenlerini eğitim yöneticilerini, öğretmenleri, öğrencileri ve velileri sürekli mağdur etmeyi adeta kendisine görev edinen MEB, hukuk dışı ve sorumsuz uygulamalarına bir an önce son vermelidir. 

Yeni hükümet kurulana kadar yeni yönetici atamaları ve zorunlu rotasyon uygulaması başta olmak üzere mağduriyet yaratacak tüm adımlar durdurulmalı, alınmış yargı kararları derhal uygulanmalıdır.