Cumartesi, 24 Ocak 2015

Şube Yürütme Kurulu`nun `Katledilişinin 22. Yılında Uğur Mumcu’yu Saygıyla Anıyoruz!` başlıklı açıklama metnidir.

24 Ocak 1993`te, karanlık güçler tarafından arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu katledilen gazeteci yazar Uğur Mumcu`nun ölümünün üzerinden 22 yıl geçti. 

Türkiye`de ülkesini ve halkını aydınlatmaktan başka bir kaygısı olmayan gazeteciler, bilim insanları ve aydınlar her dönem hedef haline getirilmiş, birçoğu siyasi cinayetler, işkenceler ve suikastlar sonucunda katledilmiştir. 

Bir ülkenin gazetecilerini, yazarlarını, aydınlarını tehdit olarak görmesi, yazdıkları yazıları sansürlemesi, düşüncelerini ifade edenleri kimi zaman hedef göstermesi kimi zaman da tutuklayarak cezaevine doldurması utanç verici bir durumdur. 

Türkiye`nin Musa Anter, Uğur Mumcu, Metin Göktepe ve Hrant Dink gibi gazetecilerin öldürüldüğü bir ülke olma utancı kara bir leke olarak ortada dururken, bu utanca dünyada en fazla tutuklu gazetecinin olduğu ülke olma ayıbı eklenmiştir. 

Dün cinayetlerle susturulmaya çalışılan gazetecilerin bugün baskı ve sansür tehdidi ile karşı karşıya kalması, halkın gerçek ve doğru haberleri alma özgürlüğü üzerindeki yasakçı ve tahammülsüz zihniyetin değişmediğini göstermektedir. 

Eğitim Sen olarak, karanlık güçlere karşı çağdaş, özgür, demokratik bir Türkiye için mücadele eden, bu yolda canını veren Uğur Mumcu`yu ve ilkelerinden taviz vermedikleri için öldürülen bütün gazeteci ve aydınlarımızı bir kez daha saygıyla anıyoruz.

Eğitim Sen Kuruluş yıl dönümü etkinlikleri kapsamında Adana Şube Kuruluş yıl dönümü etkinliğini Adana Tabip Odası lokalinde gerçekleştirdi, Üyelerin katılımıyla gerçekleştirilen etkinliğimizde bizleri yalnız bırakmayan Sendika ve Siyasi parti temsilcilerine teşekkür ederiz.  

Şube Başkanı Ahmet Karagöz'ün açılış konuşması metni ektedir..

 EĞİTİM SEN‘İN 20. YAŞI KUTLU OLSUN!

2014-2015 eğitim-öğretim yılının ilk yarısı bu günün sona erdi, 17 milyon 397 bin öğrenci ve 896 bin 222 öğretmen yarıyıl tatiline girdi. 2014-2015 eğitim öğretim yılının ilk yarısı eğitimin acil çözüm bekleyen sorunlarının arttığı, kamu kaynaklarının özel okullara aktarıldığı, TOEG yerleştirmelerinin işkenceye dönüştüğü, eğitimde bilimden çok dini referanslara göre düzenlemelerin hayata geçirildiği, siyasi iktidarın eğitime ve topluma yönelik dayatmacı ve baskıcı uygulamalarının zirve yaptığı bir dönem olmuştur.

Güneşi ile bizleri ısıtan. Yolumuzu aydınlatan eğitim ve bilim emekçilerinin sesi olan Eğitim Sen 20 yaşında. Yüz yılı aşkın bir geçmişe sahip olan eğitim emekçileri mücadelesinin temsilcisi olan sendikamızın mücadele tarihi, 1908‘de kurulan Encümen-i Muallimin‘den TÖS‘e, TÖB-DER‘den Eğitim Sen‘e kadar uzanan onurlu ve kararlı yürüyüşün tarihidir.

 

 Eğitim Sen‘i farklı yapan, sendikal mücadele ile demokrasi mücadelesinin bir bütün olduğuna inanması, Türkiye‘nin demokratikleşmesi için dünyada ve Türkiye‘de savaşın değil, barışın egemen olması, her türlü sınıfsal, dinsel, etnik ve cinsel ayrımcılığa son verilmesi için mücadele etmesidir.

 19. MEB Şurası başından sonuna kadar laik, bilimsel eğitim anlayışına ve pedagoji bilimine meydan okuma şeklinde yaşanırken, eğitimin her aşamasında dini eğitimi ve dini değerleri temel alan, bir eğitim şurasından çok, karma eğitimin tartışıldığı ve zorunlu din derslerinin yoğun olarak gündemleştirildiği, dini ve manevi değerler eğitiminin öne çıktığı bir “din eğitimi şurası” olarak gerçekleşmiştir.

Eğitim Sen olarak diyoruz ki; Pedolojik ve bilimsel eğitim aynı zamanda anadilinde eğitimi de kapsamaktadır. Mevcut hükümet bir taraftan demokrasiden bahsederken, anadilinde eğitimi görmezlikten gelmektedir. Sendikamızın taleplerinden biride; laik, bilimsel ve anadilinde eğitimdir.

 Eğitim Sen, 20 yıllık tarihinde sadece sendikal hakların değil, aynı zamanda demokrasi mücadelesinin öznesi olmuş, tüm anti-demokratik uygulamalara, toplum üzerindeki baskılara, her türlü ayrımcılığa karşı mücadele etmeyi kendisine görev bilmiştir. Sendikal mücadelenin önündeki her türlü yasal ve fiili engelin ortadan kalktığı, farklı kimlik ve kültürlerin kendilerini özgürce ifade edebildiği bir Türkiye yaratılması için mücadele etmeyi her zaman önemsemiştir.

 Kapitalizmin tüm insani değerleri metalaştırdığı, savaşlar, işgaller, işkenceler, yoksulluk ve açlıkla dünyayı yaşanmaz hale getirdiği, baskı ve sindirme politikalarının yoğunlaştığı bir dönemde ısrarla eşitlik, özgürlük, barış ve kardeşlik taleplerini sahiplenmeyi sürdürecektir. 

Eğitim ve sağlık başta olmak üzere, kamu hizmetlerin hızla ticarileştirilmesine, özelleştirmelere, esnek güvencesiz ve angarya çalışma uygulamalarına iş güvencemizin kaldırılmak istenmesine karşı yürütülecek mücadelede, Eğitim Sen üye ve yöneticilerine önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir.

 Eğitim Sen üyesi öğretmenlere ve öğretim üyeleri hakkında açılan soruşturma, sürgün ve cezaların artması dikkat çekicidir. İktidarın Gezi Direnişi paranoyası aradan geçen zamana rağmen hala sürmektedir. Gezi direnişi sürecinde sonrasında ilkeli ve kararlı duruşlarıyla öğrencilerine örnek olan üyelerimiz kimi zaman "yargı" ve "hukuk"  kıskacına alınarak cezalandırılmakta, kimi zaman da siyasi kararlarla sürgüne gönderilerek cezalandırılmaktadır.

  Üye ve yöneticilerimize yönelik linç operasyonları devam etmektedir. Yaklaşık iki hafta kadar önce Eser ÇAPAR arkadaşımız Gezi eylemlerine katılma gereciyle görevinden men edilmişti. Yargı Gezi eylemlerine katılmamızı suç kapsamında görmeyip kovuşturmaya yer yoktur dediği bir süreçte MEB’in kendi personelini sendikal eylemlilikleri üzerinden değerlendirme yaparak cezalandırması anlaşılır bir şey değildir. Şu bilinmelidir ki bu cezalar ne Eser arkadaşımızı Eğitim Sen ilkelerinde vazgeçirir, nede Eğitim Sen Eser arkadaşımızı yalnız bırakır. Dost da düşmanda bilmelidir ki ESER ÇAPAR yalnız değildir.

 Siyasi iktidarın "Ya sev ya terk et" mantığının, Milli Eğitim Bakanlığındaki karşılığı "ya itaat et ya da sürgüne git" şeklindedir. Eğitim Sen üyeleri, sadece Gezi eylemleri sürecinde değil, mücadeleye atıldığı ilk yıllardan bu yana haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı direnmekte, bu nedenle soruşturma, sürgün ve cezalarla karşı karşıya kalmaktadır. Ne siyasi iktidar temsilcilerinin tehditleri, ne de MEB`in soruşturma ve sürgünleri bizi biz eden ilke ve değerlerimizden asla geri döndüremeyecektir.

 Eğitim Sen‘in, eğitim ve bilim emekçilerinin yüz yıllık mücadele birikiminden ve kararlılığından aldığı güç ve güvenle; insanca yaşam, demokratik Türkiye mücadelesini güçlendireceğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır.

Eğitim emekçilerinin onurlu ve kararlı mücadelesinde nice yıllara...

 

Şube Yürütme Kurulu Adına

Ahmet KARAGÖZ

Şube Başkanı