Çarşamba, 22 Ekim 2014

2014 ENFLASYON FARKI KAMU EMEKÇİLERİNE “EK ZAM” OLARAK ÖDENMELİ,

EKONOMİK KAYIPLARIMIZ KARŞILANMALIDIR!

 

         Bir ülkenin gelirlerinin nasıl toplanacağı, toplanan gelirden kimlerin ne kadar pay alacağı önceden belirlendiği bütçeler, hükümetlerin kimin çıkarlarını temsil ettiğini gösteren siyasal metinler olarak bilinmektedir. Yıllardır bütçe gelirleri ağırlıklı olarak halktan toplanan vergilerden karşılanmasına rağmen, bütçe harcamalarında halkın ihtiyaçlarından çok sermayenin ihtiyaçları öne çıkmıştır. 2015 bütçe tasarısı, tıpkı öncekiler gibi aynı ayrımcı mantık ile hazırlanmış ve TBMM’de görüşülmeye başlanmıştır. 

 Hükümet ile Memur-Sen arasında 2013 yılında imzalanan toplusözleşme ile 1 Ocak 2014’te kamu emekçilerine ödenen ve ortalama yüzde 6’ya denk gelen net 125 liralık maaş artışı, gerçekleşen enflasyon rakamlarının çok altında kalmıştır. Hükümetin 2014 enflasyon hedefi yüzde 9,4, gerçek enflasyon ise çok daha fazladır. 2,5 milyon kamu emekçisi, bu yıl ekonomik olarak ciddi ekonomik kayıplarla karşı karşıya bırakılmıştır.

Bugüne kadar her yıl enflasyon farkı alan kamu emekçileri, hesap kitap bilmeyen, en temel matematik bilgilerinden bile yoksun olan Memur Sen’in 2014 yılı için enflasyon farkı talep etmemesi nedeniyle bir kez daha mağdur edilmiş, elektrik ve doğalgaza gelen yüzde 9’luk zam ile yaşadığımız mağduriyet daha da artmıştır.

2014 yılı için enflasyon farkı ödenmeyecek, ek ders ücretleri başta olmak üzere, aile ve çocuk yardımı, doğum ve ölüm yardımı gibi sosyal ödemelerde de 2013 yılı rakamları esas alınacaktır. Sürekli atan enflasyon rakamları nedeniyle yılın ikinci yarısında kamu emekçilerinin satın alma gücü belirgin bir şekilde azalmaya başlamış, artan oranlı vergi dilimi uygulaması kamu emekçilerinin 2014 yılı gelirlerinde yüzde 10’dan fazla erime yaşanmasına neden olmuştur.

Eğitim ve bilim emekçileri olarak, Hükümet ve Memur Sen arasında imzalanan ve şimdiden tarihin en kötü toplusözleşmesi unvanını alan “ihanet sözleşmesi” ile yaşadığımız mağduriyetin ve ekonomik kayıplarımızın karşılanması için;

v  2014 yılı enflasyon farkının ve ekonomik kayıplarımızın “ek zam” olarak ödenmesini ve 2015 bütçesi içinde yer almasını, 

v  Ek dersler başta olmak üzere, tüm ek ödemelerin temel ücrete ve emekliliğe yansıtılmasını,

v  Artan oranlı vergi dilimi uygulamasına son verilerek, yılın ikinci yarısında maaşlarımızda yaşanan erimenin önüne geçilmesini,  

v  2015 yılı için, son 12 yıl içinde satın alım gücümüzdeki yaşanan azalmayı ve ekonomik kayıplarımızı karşılayacak kadar, adaletli bir ücret artışı sağlanmasını,

v  Kamu emekçilerinin grevli toplu sözleşme hakkı önündeki yasal ve fiili engellerin kaldırılmasını ve özgür bir toplu sözleşme düzeni yaratılmasını TALEP EDİYORUZ! 

 

 

İmza Metnini İndirme İçin Linke Tıklatın

 

KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü ve Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz, IŞİD saldırısı altındaki Kobani’ye Türkiye’den yardım koridoru açılması gerektiğini belirtti.

IŞİD’in insanlık dışı uygulamasına karşı durulmasını isteyen Karagöz, şu görüşlere yer verdi:
“Suriye’de Rojava bölgesinde Kobanê Kantonu günlerdir ağır silahlarla donatılmış IŞİD çetelerinin kuşatması altında onur ve yaşam mücadelesi veriyor. İnsanlık değerlerinin düşmanı IŞİD çeteleri tıpkı Şengal’de olduğu gibi Kobanê’de de vahşi bir katliam gerçekleştirmek için saldırıyorlar. Ağır silahlar, tanklar, toplar eşliğinde sürdürülen bu kuşatmayı bütün dünya izliyor. Kobanê’deki halklar bu saldırılara karşı öz savunma yapıyor. Evlerini, toprağını, canını IŞİD vahşetinden koruyor. Biz de Kobanê’nin bu direnişinin yanında olduğumuzu ilan diyoruz. Kobanê yalnız değildir.

Kobanê 6 Ekim gecesinden bu yana binlerce IŞİD çetecisinin istila girişimiyle karşı karşıya. Kobanê’de yaşayan binlerce insan katliam tehdidi altında. Şu ana değin Kobanê halkı, IŞİD çetelerini püskürtmeyi başardı. Ama kritik durum devam ediyor.

Kobanê sadece Kürt halkını değil, özgürlükten, barıştan, eşitlikten yana bütün insanları ilgilendiriyor. Çünkü orada IŞİD vahşetine karşı bir insanlık direnişi veriliyor. Bu yüzden 6 Ekim gecesinden beri dünyanın dört bir yanında insanlar Kobanê için ayağa kalktılar. Ülkemizde de Artvin’den İstanbul’a, Samsun’dan Denizli’ye, İzmir’den Diyarbakır’a kadar her yanda yüz binler Kobanê ile dayanışmaya geçti.

Ne var ki, AKP Hükümeti halkın taleplerini anlamak ve yanıtlamak yerine şiddetle bastırmayı seçti. Sokağa çıkma yasaklarıyla, bazı karanlık güçlerin halka ateş etmesiyle, tankların şehir merkezlerine indirilmesiyle 1990’ların karanlığını anımsatan günler yaşadık. Kobanê’yle dayanışmayı boğmak için türlü provokasyonlar hayata geçirildi. Şiddet her gün yükseliyor. Herkesin görevi, sağduyuyla hareket etmektir. Şiddetten kaçınılmalı, demokratik ve barışçıl gösteri hakkına saygı duyulmalıdır.

Hükümetin Suriye’ye yönelik savaş ve müdahale politikası, bugüne değin çeşitli cihatçı çeteleri olduğu gibi IŞİD’i de besledi, büyüttü. “Suriye bizim iç meselemizdir” söylemiyle Suriye’nin iç işlerine müdahale bir devlet siyaseti haline getirildi. Bugün de dışarıdan gelip saldıran IŞİD terör çetesiyle, Rojava’da yaşayan halkları ve onların savunma örgütlerini eşitleyerek aynı çizgiyi sürdürüyor.

Rojava gibi demokratik, özgürlükçü laik bir bölgenin yok edilip yerine IŞİD katillerinin yerleşmesine göz yumarsak bu yarın dönüp Türkiye’yi vuracaktır. Pakistan’ın son 15 yılda yaşadıklarının bir benzeri Türkiye’de yaşanacaktır. Diğer yandan, Rojava’nın yok edilmesi, Kürt halkında da büyük bir kırılma yaratacak, toplumsal çatışmaları derinleştirecektir.

Üç bir yandan kuşatılmış Kobanê’nin yalnızlığı artık son bulmalıdır.

Hükümet Kobanê’nin düşmesine ve bunu izleyecek bir katliama seyirci kalmamalı, buradaki direnişin ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli yardımların yapılabileceği bir yaşam koridorunu açmalıdır.

Kobanê’den yaralı geçişleri kolaylaştırılmalı, sınıra bir sahra hastanesi kurulmalı, ağır yaralıların helikopter ambulansla taşınması sağlanmalıdır.

Hükümet Suriye’ye ve Rojava bölgesine yönelik savaş siyasetine son vermelidir.

Sınır ötesi harekat, tampon bölge, uçuşa yasak bölge gibi müdahaleci planlardan vazgeçilmelidir.

Cihatçı çetelere her türlü silah ve lojistik destek son bulmalıdır.

AKP hükümetinin kışkırtmaya çalıştığı Suriye’ye dönük olası bir emperyalist müdahalenin de karşısında yer alacağız. Bütün Ortadoğu’da çeteci yapılanmalara karşı duracağız.

Biz, aşağıda imzası olan emek ve meslek örgütleri, demokratik kurumlar, siyasi partiler, IŞİD’i durdurmak ve Kobanê’ye sahip çıkmak için demokratik ve barışçıl çerçevede harekete geçiyoruz. Herkesi de harekete geçmeye çağırıyoruz. Kobanê çetelerin kuşatmasından özgürleşene değin bu mücadeleyi sürdüreceğiz.

Kobanê’ye ilişkin Hükümet politikalarını protesto eylemlerini bahane ederek, zaten oldukça geri olan demokratik hak ve özgürlükleri, “kamu düzenini sağlama” adına, daha da geriye götüren yasa tasarılarının gündeme getirilmesi kesinlikle kabul edilemez. Hükümeti bu girişimden vaz geçmeye, demokratik kitle örgütlerini, sendikaları ve demokrasi güçlerini de kazanılmış hakların gaspını amaçlayan bu tür girişimlere karşı uyanık olmaya ve birlikte mücadeleye çağırıyoruz.”