Cuma, 09 Eylül 2016

EĞİTİME DARBE GİRİŞİMİNDE BULUNANLARI TEŞHİR EDİYOR,
YALAN VE İFTİRALARA YANIT VERİYORUZ! 
Eğitim öğretim yılının açılmasına sayılı günler kala 1 Eylül gece yarısı çıkarılan 672 sayılı KHK ile tek seferde 28 bin 163 öğretmen, en temel hukuk ilkeleri ve anayasa ayaklar altına alınarak, adil yargılama ve savunma hakkı bile tanınmadan kamu görevinden ihraç edilmiştir. Ardından 8 Eylül tarihinde 11 bin 285 öğretmen, iktidar ve siyasal uzantılarının algı operasyonu ve hükümetin darbe fırsatçılığı sonucunda açığa alınmıştır.
Devleti ve eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırmak isteyenler, karşılarında duracak hiçbir muhalif, örgütlü güç istemedikleri için eğitime darbe girişiminde bulunmuştur. Hükümet kendisine muhalif herkesi “terör suçu” ile ilişkilendirerek kamuoyu desteğini arkasına almaya çalışmakta, kendi işledikleri suçların üzerini örtmek istemektedir. 


Hükümet, darbecilerle gerçek anlamda hesaplaşmayı bırakmış, OHAL hukukuna dayanarak çıkardığı KHK’ler ile kendinden olmayan herkesin tasfiyesini amaçlayan “sivil darbe” politikalarını devreye sokmuştur. AKP’nin ülkenin ve eğitimin temel sorunlarını çözmek, demokratikleşme adımları atmak, hukukun gerçek anlamda üstün olduğu demokratik bir yapı oluşturmak gibi bir niyetinin olmadığı bilinmektedir. Bu antidemokratik tutum, bir taraftan ülkeyi ve eğitim sistemini büyük kaosa doğru sürüklerken, toplumun geniş kesimlerinde oluşan kaygıları arttırmaktadır. 
15 Temmuz darbesinin başarılı olması durumunda yapılacak olanlar, bugün bizzat hükümet eliyle hayata geçirilmek istenmektedir. Evrensel hukuku, temel hak ve özgürlükleri yok sayarak, özellikle sendikal hakları zorlama yorumlarla suç kapsamına alarak gerçekleştirilen bu operasyonun, basında yer alan yaşan haberlerin aksine doğrudan sendikal eylemlerimize yönelik olduğu ve büyük bir suç işlendiği açıktır. 
Unutulmamalıdır ki kamu emekçilerinin, sendikalarının aldığı kararlar doğrultusunda toplu eylem hakkına sahip oldukları; uluslararası sözleşmelerde, insan hakları sözleşmelerinde, Anayasa ve yüksek yargı kararlarında hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde tanınmıştır. Bu konuda çok sayıda AİHM, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve idari yargı kararı bulunmaktadır. Dolayısıyla sendikal eylemlerimizi suç kapsamına almanın kendisinin suç olduğu herkes tarafından bilinmelidir!


Siyasi iktidar, yıllardır eğitimin dinselleştirilmesine ve ticarileştirilmesine direnen, laik-bilimsel eğitimi savunan, emek, barış ve demokrasi mücadelesi yürüten eğitim emekçilerden intikam alırcasına hareket etmektedir. Hükümet, yandaş medya ve yandaş sendikanın işbirliği ile oluşturulan algı operasyonu ve açıkça iftira niteliği taşıyan suçlama ve hedef göstermeler sonucunda gerçekleştirilen açığa almalar, açık bir “yargısız infaz”dır ve hiçbir yasal hukuki dayanağı yoktur. Hükümet ve MEB’in de çok iyi bildiği gibi, hukuken somut delillere, yargı kararlarına, mevzuata uygun yürütülen idari soruşturmalara dayanmaktan uzak bir şekilde verilen tüm kararlar yasa dışıdır. Bu nedenle söz konusu operasyonun hukukla, adaletle açıklanacak hiçbir yanı yoktur. 
Yıllardır sendikal eylemlerimizden rahatsız olan ve siyasi komplolarla, örgütlü gücümüzü dağıtmak isteyen darbe fırsatçısı mülki amirler ve yandaş sendika işbirliği ile hazırlanan listeler, MEB tarafından onaylanarak yeniden illere gönderilmiştir. Hükümet ve siyasal uzantılarının kamuoyu desteğin almak için yalan beyan ve iftiralarla açığa alınan eğitim emekçilerini hedef göstermesi suçtur. Bu suçu işleyenler bizlere iftira atarak hedef gösterenler, masa başında yaşan haber üretenlerle ilgili hukuki süreci en kısa sürede başlatacağımız bilinmelidir. Geçmişte benzer haberleri yapanların da defalarca tazminata mahkum edildiği unutulmamalıdır. 'Kurt puslu havayı sever' sözünün hakkını vererek sendikamıza yönelik suçlamalardan kendilerine pay çıkarmaya çalışan darbe fırsatçıları amaçlarına asla ulaşamayacaktır.
Siyasal kimliklere göre yapılan fişlemeler, sendikal aidiyetler, ihbarlar, sendikal husumet üzerinden eğitim emekçilerinin örgütlü mücadelesinin hedef alındığı ortadadır. Attıkları her adımda, aldıkları her kararda siyasi tasarruflar üzerinden hareket edenler, hukuk önünde er ya da geç hesap vereceklerini bilmelidir. 
Kamudan hukuksuz bir şekilde ihraç edilen ve açığa alınan bütün eğitim emekçileri görevlerine iade edilmeli, örgütlü mücadelemize yönelik bu haksız ve pervasız saldırı, bütün sonuçları ile birlikte derhal durdurulmalıdır. 
Hükümetin eğitime yönelik bu darbesi sadece eğitim emekçilerini değil, öğretmeni, öğrencisi ve velisiyle tüm toplumu yakından ilgilendirmektedir. Ülkenin ve çocuklarımızın geleceğini karartmaya çalışan darbeci girişimlere karşı olan herkesi demokratik tepkisini göstermeye davet ediyoruz. 
Nereden ya da kimden gelirse gelsin, örgütlü mücadelemizi hedef alan, her türlü yasa dışı girişim ve saldırının karşısında hukuksal ve örgütlü mücadeleden vazgeçmeyeceğimiz bilinmelidir. Tüm emek ve demokrasi güçlerini, her türlü baskıya rağmen siyasi iktidara değil, halka hizmet eden; emek, demokrasi ve barış mücadelesinde asla geri adım atmayan eğitim emekçileri ile dayanışmaya çağırıyoruz!09.09.2016

 

Zeynel KETE
Eğitim Sen Şube Sekreteri

Görevden uzaklaştırılanlar için dilekçe örneği

Bu gün itibariyle görevden uzaklaştırılan üyelerimize tebliğler yapılmaya başlanmıştır.

İşlem yazısı tebliğ alınırken “yasal haklarım saklı kalmak kaydıyla imzalıyorum” şeklinde bir şerh konulabilir.

Bunun dışında görevden uzaklaştırılan üyelerimiz, ekte gönderilen itiraz yazısını bulundukları yerin ilçe veya il milli eğitim müdürlüğüne verebilirler. İtiraz dilekçesini her üyemiz kendi durumuna uygun olarak değiştirebilir.

OHAL döneminde açılan davalarda Mahkemeler yürütmenin durdurulması kararı verememektedir. Bu nedenle görevden uzaklaştırma işleminin iptali için açılacak bir davanın pratikte kişiye bir faydası olmayacaktır. Çünkü bilindiği üzere davaların sonuçlanması 6 ay ile 1 yıl arasında olmaktadır. Bu nedenle şu an için dava açmayı önermemekteyiz.

Aslında 657 sayılı Yasaya göre, görevinden uzaklaştırılan Devlet memurları hakkında görevden uzaklaştırmayı izleyen 10 iş günü içinde disiplin soruşturmasına başlanması şarttır. Başlanmazsa görevine iade edilmelidir. Disiplin soruşturması başlatılmışsa da görevden uzaklaştırma tedbiri 3 aydan uzun devam edemez. Soruşturma biter bitmez göreve iade edilmelidir. 3 ay içinde disiplin soruşturması bitirilmezse de görevine iade edilmelidir.

 Ancak her ne kadar görevden uzaklaştırma tedbiri 657 sayılı Yasanın 137. Maddesi çerçevesinde yapılmışsa da, işlem OHAL KHK’ları gerekçe gösterilerek yapıldığı için, OHAL  uygulamaları kapsamında çıkarılan 669 sayılı KHK’nin 3. Maddesinde “15/07/2016 tarihinden sonra milli güvenlik gerekçesiyle görevden uzaklaştırılan kamu görevlileri hakkında ilgili mevzuatında öngörülen soruşturma açma süreleri olağanüstü hal süresince uygulanmaz” denildiğinden 137. Maddedeki soruşturma açma sürelerine uyulmayacaktır. OHAL bittikten sonra ise bu sürelere uyulmak zorundadır. Bu yüzden üyelerimiz halen göreve başlatılmamışlarsa; OHAL kaldırıldıktan itibaren 10 işgünü geçince bilgi edinme yasası çerçevesinde kendisini görevden uzaklaştıran kuruma başvurarak hakkında soruşturma başlatılıp başlatılmadığını, başlatıldı ise hangi tarihte başlatıldığını sorabilir. Verilecek cevapta soruşturma başlatılmamışsa, görevine iade edilmesi için dilekçe ile başvurabilir. İade olmadığı takdirde de yürütmenin durdurulması talepli dava açabilir.

 

Dilekçe Örneğini İndirmek İçin Tıklayınız