Perşembe, 01 Eylül 2016

1 Eylül Dünya Barış Günü Kutlu Olsun!

Türkiye içinde ve dışında çatışmaların artmasıyla birlikte, barış talebinin öne çıktığı bir dönemde 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutluyoruz. Bu yıl 1 Eylül Dünya Barış günü, yaşadığımız coğrafyada artan çatışma, saldırı ve katliamların, içerde ve dışarda kışkırtılan savaş ve şiddet politikalarının sonucu olarak yaşanan ölümler, baskı ve şiddet uygulamalarının yaşandığı bir döneme denk gelmiştir. 

Emekçilerin kazanılmış haklarını ortadan kaldırmak için gece gündüz çalışanlar, bir taraftan işçi ve emekçilerin sofrasındaki ekmeği daha da küçültmek için peş peşe adımlar atarken, diğer taraftan içerde ve dışarıda benimsenen savaş ve şiddet politikaları ile ülkemizi sonu görünmeyen bir karanlığın içine itiyorlar.

1 Eylül Dünya Barış Günü Kutlu Olsun!

Yıllardır şiddet ve baskı politikalarında ısrar edenlerin, “yurtta barış, dünyada barış” için mücadele etmek yerine, “içerde savaş, dışarıda savaş” politikasının benimsenmesinin bedelini, bu ülkenin gençleri, yaşamlarının baharında ölüme gönderilerek ödemek zorunda bırakılıyor.

Devletin görevi çocukları ve gençleri ölüme göndermek değil, onları her ne pahasına olursa olsun yaşatmaktır. Demokratik, insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir devlet, içeride ve dışarıda barışçıl bir siyaset izlemek zorundadır. Hayatının baharında toprağa düşen gençlerin aileleri ve yakınları başta olmak üzere, Türkiye’de yaşayan herkesin barış talepleri dikkate alınmalı, savaş politikalarından derhal vazgeçilmelidir.

Yıllardır emek ve demokrasi mücadelesi yürüten biz eğitim ve bilim emekçileri açısından barış mücadelesini, diğer alanlarda yürütülen mücadelelerden ayrı değerlendirmek mümkün değildir. Gerçek anlamda demokrasinin, eşitliğin ve barışın yaşam bulmadığı ülkelerde, emekçilerin haklarını koruması ve yeni haklar kazanması söz konusu olamaz.

Eğitim ve bilim emekçilerinin savaşa karşı demokrasi ve barış için birleşmek dışında başka bir seçeneği yoktur. Çünkü demokrasiyi kazanmak, Kürt sorununun barışçıl temelde ve eşit haklar temelinde çözüme kavuşması, tüm inançların özgürce yaşanabilmesi, emekçilerin hak arayışlarının önündeki tüm engellerin kaldırılması ve gerçek anlamda demokratik bir Türkiye yaratılması hedefine bir adım daha yaklaşılması demektir.

Türkiye halklarının yıllardır özlem duyduğu, silahların tamamen susup demokratik siyasetin konuşulduğu, halklar arasındaki barış ve kardeşlik duygularının güçlendiği bir ortamın yaratılması gerekmektedir. Bugün silahların susması ve şiddetin sona ermesi, savaştan beklentileri olan barış düşmanları dışında toplumun tüm kesimlerinin ortak beklentisi haline gelmiştir.

Savaşların, işgallerin yoğunlaştığı, farklı milliyetlerden ve mezheplerden halkların birbirine karşı kışkırtılmaya çalışıldığı bugünlerde eğitim ve bilimlerine emekçilerine düşen görev, ülkenin göz göre göre savaş politikalarının içine çekilmesine karşı emek, barış ve demokrasi mücadelesini yükseltmek, her türlü baskıya ve zorba yönetim anlayışına direnmek olmalıdır. 

 

Silahların ve savaşın konuştuğu yerde ne barış, ne demokrasi, ne de özgürlükten söz edilebilir. Eğitim Sen olarak, savaşa ve ölümlere karşı herkesi demokrasi ve barış için ortak mücadeleye çağırıyor, Türkiye ve dünya halklarının 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutluyoruz.

FAŞİZME, DARBELERE, SAVAŞA KARŞI BARIŞ VE DEMOKRASİ İSTİYORUZ!

1 Eylül 1939 günü Nazilerin Polonya’yı işgaliyle başlayan, İkinci Büyük Emperyalist Savaşı ardında milyonlarca ölü, milyonlarca yaralı, harabeye dönmüş kentler ile büyük bir acı ve gözyaşı bıraktı. İnsanlık tarihinin bu en acımasız, en kanlı ve en kirli savaşının 
başladığı gün, yani 1 Eylül, Dünya Barış Günü olarak kabul edildi.


Ancak geçmişten bu yana emekçiler ve ezilen halklar savaşa karşı barışı savunurken, dünyayı yöneten güçler hala savaştan, kan dökmekten, barbarlıktan vazgeçmedi!

Küresel emperyalist güçlerin isteği ve yönlendirmesiyle, uzun süredir Suriye ve Irak’ta savaş sürüyor. AKP iktidarı öteden beri yanlış olan Suriye politikasındaki ısrarını Cerablus’a yönelik saldırgan girişimini derinleştirerek sürdürüyor.

Hala kadınlar, çocuklar, gençler ölüyor, sakat kalıyor, salgın hastalıklar, evsizler, sığınmacılar çoğalıyor. Çağdışı cihatçı IŞİD vb. örgütler en çok kadınların hayatını cehenneme çeviriyor, Ortadoğu halklarına dünyayı dar ediyor.

Milyonlarca savaş mağduru insanlık dışı koşullarda hayatlarını sürdürmeye çalışıyor, binlercesi, göç yollarında can veriyor. AKP Hükümeti ve Avrupa devletleri mültecilik üzerinden insanlık değerlerini pazarlıyor, ayaklar altına alıyorlar.

1 Eylül’ün Dünya Barış Günü olarak ilan edilmesi üzerinden tam 77 yıl geçmesine rağmen hala ülkemizde “kutlu olsun” diyemiyoruz!


Çünkü ülkemiz yangın yeri… Çatışma, gözyaşı ve acı dört bir yanımızı sardı.

15 Temmuz’da kanlı darbe girişimi ile AKP’nin iktidar ortağı olan Cemaat ülkenin geleceğine el koymak istedi. Cemaatin kanlı planlarının boşa çıkarılması, darbe girişiminin bastırılmış olması Türkiye’nin içine sürüklendiği karanlığı ortadan kaldırmadı. OHAL uygulamalarını “milli mutabakat” ile maskelemeye çalışan AKP, darbe girişiminin oluşturduğu atmosferi faşizan, sömürücü ve savaş yanlısı dikta rejimini derinleştirmek için fırsata dönüştürdü.

Askeri darbe girişiminde ölen yüzlerce insanımız, demokrasiyi askıya alan sivil darbeler, OHAL ilanı, kitlesel gözaltılar ve tutuklamalar, işten çıkarmalar, iş güvencesinin ortadan kaldırılması, kadına yönelik ayrımcı politikalar ve şiddet, homofobiden beslenen şiddet ve cinayetler, Alevilere yönelik mezhepçi dayatmalar, laiklik karşıtı gerici politikalarda kaygı verici artış, çocuk istismarı, doğamızın talan edilmesi, iş cinayetleri ve daha nice insanlık onuruyla bağdaşmayan politika ve uygulamalar…

“Ya biz ya kaos” denilerek Haziran 2015’ten beri ülkemizin içine sokulduğu bu tabloda, bitmek bilmeyen çatışmalar, ölümler, bombalı katliamlar, sivillerin yakıldığı bodrumlar, yakılan/yıkılan/yok edilen kentler/ilçeler/kasabalar eksik olmuyor.

Hemen her gün ülkenin dört bir yanında patlayan bombalarla onlarca insanımız hayatını kaybediyor, yüzlerce insanımız yaralanıyor.

Daha bir hafta önce Gaziantep’te insanların en mutlu gününe, düğüne yapılan alçakça saldırı sonucu çoğu çocuk en az 54 insanımız yaşamını yitirdi, onlarcası yaralandı. En son Artvin’de ana muhalefet partisi konvoyunu hedef alan ve Cizre’de bomba yüklü kamyonun patlatılması ile olan saldırı ise savaş ve kaosun derinleştirildiği bu ortamda hiç birimizin can güvenliğinin olmadığını, demokrasiyi ve barışı savunmada daha ısrarcı bir tutum alınması gerektiğini gözler önüne sermiştir.

Her yer yanıyor, yüreklerimiz de!
Çatışmalar artarak devam ediyor, gençlerimiz, çocuklarımız birer birer toprağa düşüyor.

Böylesi bir ortamda giriyoruz Dünya “Barış” Günü’ne…

Bu savaş bizim savaşımız değil! Savaşa mecbur olan halklarımız ve emekçiler değil, iktidarını savaşa, gerilime ve kaosa bağlayan AKP’dir. AKP hükümetinin hem içerde hem dışarda emekçileri ve halkları kutuplaştırmak üzerine kurulu bir siyaset izlemesi savaş ve şiddet ortamını sürekli canlı tutmaktadır. Bu çılgınlıkta ısrar etmek ülkemizi çıkmaz bir felakete sürükleyecektir.

Ülkemizdeki darbelerin, savaşların ve ekonomik krizlerin bedelini halkımız ve emekçiler ödemektedir. Savaş naraları atanların çocukları değil, yoksul halkımızın çocuklarının kanı akıtılmaktadır.

O yüzden barışa dair tüm çabalar, eylemler yaşamsaldır.
Bizler, savaşlarda bir canımız daha yitmesin, salgın hastalıklar, sakatlıklar toplu ölümler olmasın, insanlar evlerini terk etmesin, doğaya kıyılmasın diye bu çılgınlığı durdurmak istiyoruz.

Bizler, Kürt sorununda, Suriye konusunda; savaş/şiddet odaklı politikaların derhal terkedilmesini, barışçıl ve demokratik yollarla çözüm için gerekli adımların acilen atılmasını istiyoruz.

Bu yıl 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde alanlara çıkmak, ses çıkartmak, halka gerçekleri anlatmak her zamankinden daha önemli ve anlamlıdır.

Bunun için ülkenin dört bir yanında Emek Ve Demokrasi İçin Güç Birliği olarak; “FAŞİZME, DARBELERE VE SAVAŞA KARŞI DEMOKRASİ VE BARIŞ İSTİYORUZ!” şiarıyla barışı sahiplenecek ve barışa ses vereceğiz.

Ülkemizin geleceğine sahip çıkmak, demokrasiyi, laikliği, bağımsızlığı, barışı, eşitliği, özgürlüğü, adaleti savunmak ve gerçek kılmak için 1 Eylül’de alanlarda olacağız.

1 Eylül’de ülkemizin dört bir yanında darbeleri ve savaşı durdurmak, OHAL’i kaldırmak için sesimizi daha çok yükselteceğiz.

BARIŞ HEMEN ŞİMDİ demek için tüm yurttaşlarımızı barış için ses vermeye, bulundukları illerde gerçekleşecek ortak barış eylem ve etkinliklerine katılmaya çağırıyoruz.31.08.2016

Barışın iyileştirici gücüne hepimizin ihtiyacı var.

Haydi, hep birlikte 1 Eylül’de barış için sesimizi yükseltmeye…

 

 

EMEK VE DEMOKRASİ İÇİN GÜÇ BİRLİĞİ