Çarşamba, 20 Temmuz 2016

Eğitimin ve toplumun kılık kıyafet uygulamaları üzerinden tek tipleştirilmesine karşı Merkez Yürütme Kurulumuzun 7 Ekim 2013'ten itibaren başlatılan "Özgür Giyimle" iş yerlerine gidilmesi eylemimiz 03.10.2013 tarihli ve 92 sayılı karı ile 1 Temmuz 2015 tarihine kadar özgür kılık kıyafetle iş yerlerine gidilmesi biçiminde devam etmişti. Eylemimizin Yürütme Kurulumuzun 27.06.2016 tarih ve 68 sayılı kararı ile 1 Temmuz 2017 tarihine kadar devam etmesine karar verilmiştir.

 

 

27.06.2016 Tarihli MYK Karar Örneği

27.06.2015 Tarihli MYK Karar Örneği

06.09.2014 Tarihli MYK Karar Örneği

03.10.2013 Tarihli MYK Karar Örneği

İfade Örneği

Darbe Girişimine Karşı Mücadele Hukuk İçerisinde Yürütülmelidir!

Mücadele tarihi boyunca darbelerin, baskıların ve anti demokratik uygulamaların hedefi olan Eğitim Sen, kurulduğu günden bugüne darbelerin asıl hedefinin emek ve demokrasi mücadelesi olduğunu savunmuş, 15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye’nin darbeler tarihine bir yenisinin eklenmesi girişimine karşı açık bir tutum almıştır.

Bilindiği üzere darbeler, hukuku askıya almanın ve gücü elinde tutanın kudretine herkesin itaat etmesini sağlamanın temel aracıdır. Bu nedenle hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi, temel hak ve özgürlüklerin korunması darbecilerden temel ayrışma noktaları olmaktadır.

Ancak, 15 Temmuz’daki darbe girişiminin engellenmesi sonrasında kamu kurumlarında yürütülen “açığa alma” dalgasında, fişleme gibi antidemokratik yöntemlere başvurulduğu, ön soruşturma dahi yürütülmeden doğrudan açığa alma yönteminin devreye sokulduğu, dolayısıyla on binlerce kamu emekçisinin hukuksuzca işten atılarak cezalandırma yoluna gidileceği görülmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı rakama göre 15 bin 200 öğretmen ve yönetici hakkında açığa alma kararı verilmiştir. Basında yer alan bilgilere göre ise 21 bin öğretmenin lisansı iptal edilmiştir. YÖK’ün ise kayyum atanmış olan üniversiteler çıkarıldığında Türkiye’deki tüm dekanları, yani 1176’sı devlet, 401’i vakıf üniversitelerinden olmak üzere toplam 1577 dekanın istifasını istediği, 4 bin akademisyenin ise görevden uzaklaştırılacağı bilgisi basında yer almaktadır. Bilinmelidir ki dekanların istifasının istenmesi, başta üniversitelerin kurumsal özerkliği olmak üzere doğrudan anayasayı yok saymaktadır! Binlerce kişinin bir anda hiçbir somut, hukuki gerekçe ileri sürülmeden, hukukun en temel ilkeleri yok sayılarak açığa alınması kabul edilemez!

Üstelik İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü tarafından 20 Temmuz’da yapılacak “Demokrasi Yürüyüşü” için akademisyenlere SMS ile çağrı yapıldığı ve yürüyüşe cübbeleriyle katılmalarının talep edildiği de elimize geçen bilgiler arasındadır. Bu siyasal iklim değerlendirildiğinde, hükümetin darbecilerle mücadele görüntüsü altında, kendisine itaat etmeyen herkesi fişlediği ve bu kişileri “darbeci ithamlarına” maruz bırakarak hukuksuzca işten atma yönelimi taşıdığı görülmektedir!

Eğitim Sen olarak, başta hükümet olmak üzere TBMM’deki siyasi partileri, darbe girişimine karşı yürütülen sürecin siyasi bir cadı avına dönmesinin engellenmesini, herkesin temel hak ve hukukunun korunmasını ve soruşturmaların evrensel hukuk ilkeleri içerisinde kalınarak yürütülmesini sağlamaya çağırıyoruz!

AİHM, “Büyük Eğitimci Yürüyüşü” Davasında Türkiye’yi Mahkum Etti

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2005 yılında gerçekleştirmek istediğimiz “Büyük Eğitimci Yürüyüşü” davasında Türkiye’yi mahkum etti. AİHM, eylemde yaralanan üyelerimiz adına yaptığımız başvuru hakkında 5 Temmuz 2016 tarihinde karar verdi. AİHM bu kararında; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. ve 11. maddelerinin ihlal edildiğini belirterek, bu ihlaller nedeniyle olay sırasında yaralanan üyelerimize tazminat ödenmesine karar verdi.

Sendikamız tarafından 26 Kasım 2005 tarihinde Ankara’da “Büyük Eğitimci Yürüyüşü” düzenlenmiş, yürüyüşe katılmak üzere üyelerimiz Türkiye’nin değişik illerinden otobüslerle Ankara’ya gelmişti. İstanbul üzerinden Ankara’ya gelen üyelerimiz otoyol gişelerinde durdurulmuş, Ankara’ya girmelerine izin verilmeyerek saatlerce bekletilmiş, sonrasında da hiçbir uyarı yapılmadan jandarma tarafından saldırıya uğramıştı. Yakın mesafeden tazyikli suyun sıkıldığı ve yine yakın mesafeden hedef gözetilerek gaz bombalarının atıldığı saldırıda 18 üyemiz yaralanmış, panzerin kitlenin üstüne sürülmesi üzerine üyemiz Erhan Cebeci panzerin altında ezilmekten son anda kurtulmuştu. Saldırıda yaralanan üyelerimizden Erkan Barikan ve Mehmet Arda’nın tedavileri durumlarının ciddiyeti nedeniyle hastanede yatarak yapılmış, üyemiz Boran Kutlu’nun kafası, Ahmet Nesne’nin de burnu kırılmış,  Barış Bayır ve Erhan Cebeci ise yaralanmıştı.

Sendikamızın Ankara şubeleri üyeleri ise 26 Kasım 2005 günü Güvenpark içinde Milli Eğitim Bakanlığı önünde yapılacak basın açıklamasına katılmak için parkın içinden geçmek isterken polisler tarafından abluka altına almış ve yaklaşık üç yüze yakın kişi beş saat boyunca burada tutulmuştu. Yine Güvenpark’ta abluka dışında kalan sendika üyelerine de polisler hiçbir neden yokken zor kullanmış ve bu sırada bazı üyelerimiz yaralanmıştı.

Üyelerimizin yaralanmasına neden olan güvenlik güçleri, güvenlik güçlerine talimat veren yetkililer hakkındaki suç duyurularımızın sonuçsuz kalması üzerine 2007 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin işkence ve kötü muamele yasağı, adil yargılanma hakkı, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü koruyan maddelerine dayanarak sendikamız ve bu eylemde ciddi biçimde yaralanan başta Erkan Barikan olmak üzere 6 üyemiz adına başvuru yapmıştık. AİHM bu başvuruyla ilişkin 5 Temmuz 2016 tarihinde karar verdi.  AİHM bu kararında;

  1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesi uyarınca işkence ve kötü muamele yasağının ihlaline,
  2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesi uyarınca etkin soruşturma yükümlüğünün ihlaline,
  3. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesi uyarınca örgütlenme özgürlüğünün ihlaline,
  4. Yukarıda belirtilen ihlaller nedeniyle olay sırasında yaralanan sendika üyeleri Erkan Barikan için 10.000 Euro, Mehmet Arda için 4.500 Euro, Ahmet Nesne için 900 Euro, Barış Bayır için 1.800 Euro, Boran Kutlu için 1.800 Euro, Erhan Cebeci için 1.800 Euro ve avukalık ücreti ve masraflar için 4.100 Euro ödenmesine karar verdi.

AİHM kararını görmek için tıklayınız.