Perşembe, 10 Temmuz 2014

Kurulduğu günden bugüne 32 yıl geçen YÖK, 12 Eylül cuntacılarının hayallerini dahi aşan uygulamalarıyla varlığını sürdürüyor. 6 Kasım 1981’de kurulan, otoriter yapısı ve zihniyetiyle tüm yükseköğretimi tahrip eden bir ilişkiler sistemi olan Yüksek Öğretim Kurulu, lağvedilmesi yönündeki toplumsal mutabakata rağmen AKP’den aldığı destekle varlığını ve gücünü pekiştiriyor.Özgür ve eleştirel düşünceyi disiplin mekanizmalarıyla, güvencesiz istihdamla, işten atma yöntemiyle, kadrolaşmayla ortadan kaldıranlar, üniversiteleri hizaya getirmek için ellerinden geleni yapıyor. AKP’ye ve YÖK’e gönüllü kulluk etmeyen, aykırı ses çıkaran herkes, aklın ve mantığın sınırlarını zorlayarak trajikomik haller alan, hukuksuz, haksız soruşturma ve disiplin cezalarına, sürgünlere maruz kalıyor. Üniversite,

• Rektörlüklerin hukuka aykırı uygulamalarını yargıya taşıdığı için işten atılmayla tehdit edilen “öğretim görevlilerinin”,

• İş güvencesi olmadığı için türlü baskılara, işten atılmalara maruz kalan asistanların,

• Demokratik hakkını kullanıp basın açıklamasına katıldığı için polis, üniversite yönetimi işbirliği içinde tehditlerle boğuşanların,

• İl emniyet müdürlüklerinin talimatıyla, “ihtiyaç dâhilinde görevlendirme” (13/b–4) bahanesi altında sürgün edilen idari personelin,

• “Üniversite ticarethane değildir”, “Nitelikli eğitim haktır” dediği için işten atılan öğretim üyelerinin,

• “Hünkarımızın” üniversitedeki gölgesi olan rektörlerin “ben yaptım oldu” tavırlarının,

• Dini ritüel ve etkinliklerin mekanı haline getirmek için devreye konulan politikaların,

• Yönetim kadrolarının cemaatler arasında paylaştırılmasının,

• Paran kadar eğitim mantığı ile eğitim hakkını kuşa çeviren politikaların,

• “Kızlı erkekli…” diye başlayan cümlelerin ardından gelen yasakçı, ayrımcı uygulamaların,

• Sadece ticari değeri olan bilginin üretilmesi için atılan türlü taklaların,

• Düşük ücretle ek iş yapmaya zorlananların

• Kadrolaşmanın, taşeronlaştırmanın, AKP’ye sadakat ve itaatin,

• Kampus içerisinde kitap okuma etkinliği gibi barışçıl, demokratik eylemlere katıldığı gerekçesiyle soruşturmaya maruz kalanların,

• Gizli tanık ifadeleriyle hakkında soruşturma açılan öğrencilerin,

Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de üniversiteye koruma memuru adı altında polisi yerleştirmek istiyorlar. Çünkü on yılı aşkındır iktidarı elinde tutan AKP, sahip olduğu gücü ve dolayısıyla piyasacı-muhafazakar-otoriter politikalarını meşruiyet krizine sokabilme tehdidi gösteren her yeri ve herkesimi “kendi şiddet gücü” polis eliyle zapturapt altına almak istiyor.

Sahip olduğu iktidarı ve otoriteyi kaybetme korkusuyla yanıp tutuşan AKP’nin, polisini “önleyici gözaltı yetkisi” gibi olağanüstü hal yetkileriyle donatmak istemesinin üniversiteye olası etkilerini tahmin etmek güç değildir. Yapılmak istenen, hükümeti eleştiren ya da hükümetin makbul görmediği faaliyetleri yürüten üniversite bileşenlerinin ifade özgürlüğünden, akademik ve bilimsel özgürlüklerine; örgütlenme hakkından, yaşam hakkına kadar en temel hak ve özgürlüklerinin fiilen ortadan kaldırılmasıdır.

 

Eğitim Sen olarak hükümet ve sermaye çevrelerinin değil, insan-toplum-doğa yararına üniversite istiyoruz. Üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran her türlü politikaya karşıya direnebilmek ve çözüm üretebilmek için en önemli aracımızın örgütlenmek olduğunu biliyoruz. Bu nedenle üniversitenin her bileşeninin dini, siyasi ve iktisadi yolla baskılanamayacağı; özgürlükçü, eşitlikçi ve demokratik ortamda bilim, felsefe ve sanat üretebileceği ve yine tüm bileşenlerin katılımıyla demokratik eşitlikçi özyönetimin hayata geçirilebileceğine üniversiteleri var etmenin derdiyle mücadelemizi sürdürüyoruz. Ve altını tekrar kalınca çiziyoruz: 06.11.2013

 

• İş güvencesi yoksa akademik özgürlük,

• Üniversite bileşenleri yoksa demokratik özyönetim,

• Akademik özgürlük ve demokratik özyönetim yoksa kurumsal özerklik,

• Kurumsal özerklik yoksa özgür bilim ve eğitim,

• Özgür bilim ve eğitim yoksa özgür düşünce,

• Tüm bunlar yoksa üniversite YOKTUR.

Var olan tek şey baskıcı, piyasacı, yasakçı, ayrımcı YÖK’tür!

 

Kamuran KARACA

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

• 15 dakika içerisinde odasında bulunmadığı gerekçesiyle hakkında 3 ayrı tutanak tutulup soruşturma açılan akademisyenlerin,

• Sendikal hak ve özgürlüklerin fiilen yok edilmesinin, hızla arttığı bir kurum haline getirilmiştir.

Türkiye`de yaşayan her dilden ve her inançtan halkların omuz omuza emperyalist işgale karşı verdikleri mücadelenin üzerinden 90 yıl geçti. Cumhuriyet`in ilanının üzerinden 90 yıl geçmiş olmasına karşın, Cumhuriyet`in kuruluş sürecinde birlikte mücadele eden halkların, bugün çeşitli vesilelerle birbirine karşı kışkırtılması, hatta birbirine düşman edilmeye çalışılması son derece düşündürücüdür.

 

Cumhuriyet`in ilanının üzerinden 90 yıl geçmiş olmasına rağmen, halkın en temel demokratik talepleri şiddet ile bastırılmaya, AKP iktidarının baskılarına boyun eğmeyen, zulmün karşısında diz çökmeyenler cezaevlerine doldurularak sindirilmeye çalışılmaktadır.

 

Cumhuriyet`in 90. yılında, eğitim ve sağlık başta olmak üzere en temel kamu hizmetleri büyük ölçüde ticarileştirilmiştir. Halkın en temel hak ve özgürlüklerini kullanmasının bizzat AKP iktidarı tarafından engellenmeye çalışılması, günlük hayatın neredeyse her noktasına yönelik müdahaleler, özellikle son yıllarda belirgin bir şekilde artmıştır.

 

Türkiye halklarının ihtiyaç duyduğu, emperyalizmin güdümünde olmayan, gerçekten laik ve demokratik bir cumhuriyettir. Bugün en büyük özlemimiz; Türkiye`de yaşayan halkların tam hak eşitliğine sahip oldukları, emperyalist işgal senaryolarında taşeron rolü üstlenmeyen, farklı kimlik ve inançların baskıya ve ayrımcılığa tabi tutulmadığı, her dilden, her inançtan ve her kültürden halkımızın eşit ve özgür olarak yaşadıkları; işsizliğin, açlığın ve sefalettin değil; barışın, kardeşliğin ve özgürlüğün kol gezdiği bir ülkede yaşamaktır.

 

Ortadoğu halklarıyla ilişkilerinde emperyalist planların uzantısı olarak hareket eden, eşitlik, özgürlük ve demokrasi temellerine oturmayan bir anayasa ile yönetilen, farklı diller ve kültürlerin özgür ve eşit olmadığı bir ülkenin; gerçek anlamda demokratik, laik ve bağımsız olması söz konusu değildir.

 

Eğitim Sen olarak, halkın sadece göstermelik olarak değil, gerçek anlamda egemen olduğu, her bireyin eşit haklar temelinde, özgür ve demokratik bir ülkede barış içinde yaşaması dileğiyle, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutluyoruz.

 

Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu

 

Eğitim Sen Adana Şube Kadın Sekreterliği olarak; kadınların ailede, toplumsal yaşamda, iş yerinde ve sendikada maruz kaldıkları ayrımcılık ve eşitsizliklerin ortadan kaldırılması için yıllardır mücadele vermekteyiz. Sendikamızın toplumsal cinsiyet duyarlılığının ve kadın eğitim ve bilim emekçilerinin katılımının arttırılmasına yönelik hazırladığımız 2013-2014 yıllık çalışma takvimimizi bütün üyelerimizle paylaşmak ve birlikte yaşama geçirmek için gerçekleştirdiğimiz tanışma ve dayanışma etkinliği gerçekleştirildi.